Tanshaydar'ın Mekânı
Başka bir şey yok
Kategori: Anime

Fate/Zero Episode 9 İzlenimlerim


Bu hafta 9. bölüm üzerinden değil de, biraz daha genel bir izlenim üzerinden gideceğim. Fate/Zero, hepinizin bildiği gibi Fate/Stay Night visual novel’ı ile çok sağlam temelleri atılmış bir evrenin ‘prequel’ olan arkı. Çoğunuzun bildiği gibi Fate/Zero’nun yazarı Urobuchi Gen’dir.

Eğer light novel’ı okuduysanız, kendisinin Volume 1 sonunda postface (sonsöz) yazısı mevcuttur.

Visual Novel olayına, dolayısıyla uzak doğunun karakter derinliği, motiv işlemesi, ve empati furyasına Fate/Stay Night ile girdim. Higurashi ve Umineko gibi başyapıtların yaratıcısı Ryukishi07’nin dediği gibi, “Suçludan değil, suçtan nefret ediniz. Zira aynı şartlar altında olsaydınız, sizin de aynısını yapmayacağınızın garantisi yoktur” sözü, bugün birçoklarının her şeyi anlıyormuş, herkesin derdini biliyormuş gibi davranmasının samimiyetsizliğini açığa çıkarıyor.

Urobuchi’nin yazdığı Fate/Zero’da, zaten tanıdığımız karakterlerin yanı sıra, bir de yeni karakterler ekleyip onların da geçmişlerini, movivlerini ve kişiliklerini görmek güzel elbette; ama sıkıntılı bir şey var. Fate/Stay Night içerisindeki karakterlerin farklılığı ve derinliğinin yanında, Fate/Zero hem açıkta kalan bazı şeyleri tamamlamak gibi bir görev üstlenirken, hem de tek başına ayakta durabilecek kadar güçlü olması gerekiyor. Bunu zaten başaran bir novel, orada sorun yok; ama eleştiriyi başka ürünlerle karşılaştırarak değil de, Fate/Zero’nun kendisi içinde ele alırsak işler değişebiliyor.

Bu haftaki bölümde hepimiz Lancer’ın hikâyesinin ‘birazını’ görmüş bulunduk. Tahmin edebileceğiniz üzere Novel’da anlatılan daha uzun, daha ayrıntılı, ve sonuç olarak daha derindir. Peki, şimdi Lancelot’un Lancer ile farkı ne peki?

Fate serisinden sonra Higurashi ve Umineko gibi animeler (novel’larını henüz okumadım veya bitirmedim); karakter motivi, empati kurdurmak, kişiyi ve şartları tanıtmak gibi konularda artık tavan yapmışlar. Ama benim takdir ettiğim şey, her bir karakterin motivini farklı tutup, o motive bir derinlik ve arka plan eklemeyi başarmış olmalarıdır. Gerçi bu açıdan bakınca, Kiritsugu ile Kirei de bir madalyonun iki yüzü olarak bize aynı şeyleri sorgulama imkânı tanıyor; ama onlar baş karakter.

Görmeyi beklemediğim; ama ilk tepkimden sonra biraz düşünerek hak verdiğim; “aynı motivlerin farklı kişilere verilmesi” iyi düşünülmüş. Lancelot (Berserker) ve Diarmuid (Lancer) az çok aynı kaderin kurbanı olmuşlar; ama ikisi bu olaylara bambaşka şekilde bakıyorlar şimdi. İlginç, değil mi? Bakalım bir sonraki bölümde bize bu karakterlerin geçmişleri hakkında neler söyleyip, nasıl bir betimleme yapacaklar ki, biz de “aynı şartlar altında biz olsaydık” diye düşünürken kurduğumuz empatiyle daha iyi anlayalım onları.

Bir başka konu ise, motiv olarak sunulan konunun ‘aşk’ olması biraz kolaya kaçmak gibi geliyor bana. Biz Leyla ve Mecnun ile, batılılar da Romeo ve Juliet ile büyümüş olduklarından, eski dönemde geçmiş bir aşkın büyüklüğü ve ateşi konusunda az çok fikir sahibi olup da “adam aşık beyler” deyip kenara çekilerek daha fazla deşmeyebilir. Dolayısıyla karakterlerin iyi veya kötü olduğu veya terazinin kefelerinde değil de üstünde durduğu gibi yorumları yapmamız daha rahat olabilir. Bir kişin aşık olması, aşkı uğrunda yaptıklarını haklı çıkarmaz, yargılanamaz yapmaz.

İkinci olarak da, Fate evrenindeki karakterlerin biraz daha erkeklere hitap eden motivlere sahip olması ilginç. Nasıl ki Fate/Stay Night’ta Shirou’nun yangından sonra uzun süre taşıdığı travmayı bir erkeklik iç güdüsü olan “erkeğin etrafındakileri koruması” ile bağdaştırabilirsek, Duarmiud ve Lancelot gibi karakterlerin de sevdikleri kadın uğruna göze aldıklarını “erkeğin kadınını koruması” olarak da bağdaştırabiliriz. Bu kadar güçlü içgüdülere hitap eden karakter ve olayların yazılmasının sonucunda myanimelist gibi yerlerde Emiya Shirou’nun kızlar tarafından en itici veya aptal karakter seçilmesi ile de sonuçlanabiliyor. Halbu ki, Shirou’yu anlamadan Archer’ı, Archer’ı anlamadan Kirei’yi, Kireyi’yi anlamadan da Kiritsugu’yu anlamak zor.

Nedir bizim bu Lancer’lardan çektiğimiz? Fate/Stay Night’ta da Lancer’ı en başta züppe ve kötü olarak görüp sonradan aslında iyi bir karakter olduğunu, saygı duyulması gereken birisi olduğunu görüyorduk. Gerçi burada da az çok belliydi; ama artık Lancer iyice belli etti şövalye ruhunu. Rider sovu görmek de ayrıca güzeldi.

Aklıma gelmişken onun da üzerinden geçeyim. Fate/Zero içerisinde Assassin hakkında bir geri hikâye, veya motiv çağrışımı göremeyebiliriz, kaldı ki bir Hassan Sabbah hayranı olarak çok zoruma gitti. Yapacak bir şey yok sanırım.

Light Novel’da Volume 1’i 5 episode’ta bitiren bir animenin bir sonraki bölümünün filler olma ihtimalini göz önünde bulundurun lütfen.

37 şey demişler
  1. tamam. bitirdim prologue hehe. hele o videoyu ve animenin ilk opening müziği duyunca tüylerim bile ürperdi 🙂 . yahu bırakmadan edemiyorum artık.oku,oku oku.uyuyamıyorum bile devamını düşünemeden 🙁 .tam çıkıcam 1 satır 1 satır daha hadi bi 5dk derken gidiyor 😀 😀 .

    bu arada carnival phantasm izledin mi? neydi o öyle ya 😀

    ortamkaos 19 Şubat '12 tarihinde | Cevapla
    • Visual Novel dünyasına hoş geldin.
      Carnival Phantasm, Type Moon’un tüm anime ve novel’larındaki karakterleri bir araya getirdiği bir parodi, ve parodi nasıl olur gösterdi bize, güzeldi 😀

      Tanshaydar 19 Şubat '12 tarihinde |
  2. hoşbulduk.aslında vn ve ln’i bitirdiğimde başka bir vn tavsiyesleri alabilirim sizden :D.çok hoşuma gitti bu olay 😀 .Evet parodi çok güzeldi.Lancer’a south parktaki kenny muamelesi yapılmış falan 😀 . parodide olan diğer animeleride indiriyorum.merak ettim.type-moon yaptıysa kalitesinede güveniyorum

    ortamkaos 19 Şubat '12 tarihinde | Cevapla
  3. ben bişey soracam kutsal kase en son patladığında kiritsugu yüzünden yok et emri verdiği için oldu ama kirei kaseye dokunduğu için de felakete sebep oldu sanırım o zaman ikisinin yüzünden mi yangın çıkmış oluyo

    gözde 21 Mart '15 tarihinde | Cevapla

junmisugi84 için bir cevap yazınCevabı iptal et