Fate serisi hakkında yazdıklarımın sonuna gelirken, bu yazıyı bölüme özel değil de, genel bir serzeniş olarak, spoilerlar ile doldurmayı ve Fate ile ilgilenen herkese genel bir kaynak olarak sunmayı tercih ediyorum.
Öncelikle söylemek istediğim birkaç şey var. 2000’li yıllara girdiğimizden beri derinlik arayan bir yapıya sahip oldum. Yüzeysel hikâyeler ve olaylar benim ilgimi çekmez oldu. Her hikâyede bir derinlik, bir sorgulama aramaya başladım. Bu bağlamda din, felsefe ve bilim konularında bir sürü şey yaptım; ama subjektif olarak, hikâyesel anlamda aradığım derinliği bana ilk defa Silent Hill verebildi.
Bu konuda yaptığım en büyük çalışma Silent Hill Türkiye’yi kurmak, emek vermek, çeviriler yapmak, Türkçe yamalar yapmak oldu. Ama sonunda anladım ki, bu derinliği benimle birlikte anlayabilen, bu derinliğe değer verebilen çok az insan vardı. Bu insanlardan biri junmisugi84 oldu, ve onunla dostluğumuz halen devam etmekte.
Sonrasında anime ve manga dünyasında benzer derinliğe sahip ürünler bulabileceğimi keşfettim. Daha geniş bir kitlenin daha geniş seçeneklere sahip olduğunu gördüm. Ama aynı hüsranı burada da yaşadım. Bir animedeki, mangadaki veya görsel romandaki(visual novel) derinliği benimle birlikte arayan, deşen, anlamaya çalışan, değer veren insanlar bulamadım…
Tamam, zaten ergen diye tabir ettiğimiz kitle, anlayıştan, olgunluktan ve mânâdan oldukça uzakta, yüzeysel şeyler arıyor. Tamam, tüketici toplumun çoğunluğunu bunlar oluşturuyor. Ama yapmayın etmeyin, dövüş sahnesi az diye Fate Zero gibi bir yapıma laf etmekten çekinmeyen; karakterleri motivlerini, derinliklerini sorgulamadan favori yapan insanlar olmaktan sıkılmadınız mı?
Holy Grail
Sırf Fate/Stay Night ve Unlimited Blade Works izleyenlerin zerre kadar bilmediği bir mesele bu. Novel’ları okuyanların da anladığını pek zannetmiyorum ya!
Kutsal Kâse ilk çağırıldığında saf ve temiz bir dilek dileme aracı. Ama ilk üç savaş hakkında pek bir şey bilmediğimiz gibi, 3. savaşın sonunda Angra Mainyu‘nun Kâse’nin içine hapsedildiğini bilen kaç kişi var?
Bu olay sonrasında Kâse, kutsallıktan çıkıyor, Angra Mainyu’nun ruhunun kendisi haline geliyor ve dilek dileme aracı olmaktan çıkarak dünyaya geri gelmeye çalışan, kendi bilinci olan bir varlık haline geliyor. Dikkat ettiyseniz zaten, 4. ve 5. savaşta seçilen efendi ve hizmetkârların hiçbiri sağlam pabuç değil. Ya, Allah aşkına, Ryuunosuke Uryuu gibi bir kişiyi efendi olarak çağırıyor! Geri kalanların ondan arta kalan hiçbir yanı yok!
Kutsal Kâse’nin, hatta daha doğrusu Angra Mainyu’nun tek bir isteği var: dünyaya geri gelmek. 4. ve 5. savaşlarda, hatta 5. savaşta 60 yıl yerine 10 yıl sonra ortaya çıkmasının sebebi bu. Tamamen corruption (yozlaşma/çürüme) olan bir varlık. Şeytan ile anlaşma.
Emiya Kiritsugu
Bu karaktere iyi karakter diyen, karizmatik bulan bir sürü kişi var. Gerçekte ne mi? Gerçekte yozlaşmış, yolunu kaybetmiş, kötü, aptal bir karakter. Bu adamın gözünde insan hayatının hiçbir değeri olmadığını anlamayanlar var. Bu adam bir antagonist, bir katil, bir tetikçi, bir kötülük abidesi. Kiritsugu hakkında iyi diyebileceğimiz hiçbir şey yok. Daha çocuk yaşta kendi babasını öldürmüş birisi yahu?
Yanlış ideallerin peşinde ömrünü tüketmiş, kimseye adam gibi değer verememiş, kâh şöyle, kâh böyle kararlar vermiş, yüzüne gözüne bulaştırınca da mucizelerin peşine düşmüş birisi. Zayıf bir karakter. Pişmanlıkları tarafından esir alınmış, düşünebilme yetisini yitirmiş, iyinin ve kötünün ötesine geçtiğini zannederken sadece körleşmiş, ayırt edemez hale gelmiş bir karakter.
Grail’in böyle bir katili çağırması, sadece kendisini anlayabileceğini düşündüğü içindi. Ama Kiritsugu öyle kör bir karakter ki, Angra Mainyu ona kendi gerçekliğini gösterdiğinde, bunu bile anlayamıyor. Sonra bir de kalkıp Kirei’ye aptal diyebiliyor. Kendi gerçekliğine yüz dönmüş, sorumluluklarından kaçmış, yanlış ideallerin peşine düşmüş kör bir karaktere de, anca kendisi gibi bir hizmetkâr gelebilirdi: Saber (Arturia Pendragon)…
Pişmanlıklar içinde Angra Mainyu’nun laneti altında tek başına ölen bir adam. Ömrü boyunca düzgün yaptığı tek iş belki de Kâse’nin yokedilmesine karar vermekti; ama onu bile doğru düzgün beceremedi aptal herif.
Kotomine Kirei
Kotomine Kirei karakteri şimdiye kadar gördüğüm en derin, en iyi işlenmiş, en harika karakterlerden biri. Dolayısıyla ona böyle kısa bir yer vermek yerine, Ozaki Toshio yazım gibi geniş bir yer vermek isterim. Burada sadece Fate/Zero’daki rolünden bahsedeceğim.
Kirei, Kâse’nin kendisini neden seçtiğini anlayamadığı için, savaşa devam ediyor. Gılgamış’ın da etkisiyle hayatında amaç ararken, Kiritsugu’nun kendisi gibi olduğu ve aradığı cevaplara sahip olduğu yanılgısına kapılıyor. Ama animede yansıtılan kadarıyla birçok kişi, Kiritsugu Kayneth ile savaşırken Kirei’nin onu öldürmeye geldiğini zannediyor. Maiya ve Irisviel’in eline veren Kirei, Kiritsugu’nun aradığı cevaplara sahip olmadığını gördüğünde, hayal kırıklığı ile geri dönüyor. Evet, Kiritsugu karakteri Kirei için bile bir hayal kırıklığı.
Peki Kirei’nin işlevi ne? Kâse’nin, yani Angra Mainyu’nun en büyük kozu. Diğer çağırdığı hizmetkâr ve efendiler kendisini anlayamazsa diye, Kirei’yi çağırıyor. Hatta ve hatta, savaştan daha 3 yıl önce, ilk çağırılan efendi oluyor Kirei. Bu ayrıntı kimsenin umrunda değil; ama Angra Mainyu iyi seçim yapıyor, çünkü iyi ve kötünün ötesinde olup bu ikisini halen ayırt edebilen bir karakter Kirei. Ömrü boyunca sorgulama ve arayış içerisinde olan, yanlış idealler peşinde koşmayıp körleşmeyen ve Angra Mainyu’nun dileğini, Kâse’nin dileğini yerine getirebilecek olan tek kişi. Kim ne derse desin, Kotomine Kirei Fate/Zero’nun gerçek baş karakteridir.
Başkaları gibi hayalleri ve amaçları olmasa da, Kirei, inancı en sağlam karakterdi.
Bölüm Hakkında
Bu bölüm, Kara no Kyoukai tadında dövüş sahneleri ve felsefesi ile harikaydı. Müzikleri, görselleri ve prodüksiyonuyla Fate Zero zaten sezonun en iyi animesi.
Lancelot olayını yazılarımı takip edenler zaten biliyordu ki, tam da beklediğim gibi çok kısa bir süre ayırıp aradan çıkarmışlar. Evet, Novel’da da öyle ahım şahım bir kapanış yok; ama en azından hakettiği değeri almış orada. Ama tabi, bizim izleyici kitlemiz Saber aşağı Saber yukarı olduğu için, böyle şeylerin önemi yok.
Kirei’nin tüm efendilerden güçlü, hatta bazı hizmetkârlar ile dövüşecek ayarda olduğunu bilen ne kadar kişi var bilmiyorum. Kaldı ki tek eliyle Kiritsugu’ya ayar verdiğini görünce nasıl haz aldım anlatamam. Kiritsugu’nun Kâse’nin ne olduğunu ve kendi gerçekliğini gördüğünde nasıl mors olduğunu görünce nasıl gülümsedim anlatamam. Saber gerzeğinin Kâse’nin gerçekliğini göremeyecek kadar kör olduğunu bildiğimden kendisine onu yoketme emri verildiğindeki surat ifadesini gördüğümde nasıl dört köşe oldum anlatamam. junmisugi84’ün bugün dediği gibi, bu bölüm bana çalışmışlar 😀
Kirei’nin ölmediğini zaten biliyoruz. O adam kolay kolay ölmez, hele Kiritsugu gibi beceriksizin teki onu öldüremez. Gılgamış’ın da devam edeceğini biliyoruz. O yüzden finalde öğreneceğimiz çok fazla bir şey yok. Saber’ın aptallıklarına ve körlüğüne devam edeceğini, Kiritsugu’nun nasıl beceriksiz birisi olduğunu göreceğiz işte. Ha bir de, Gılgamış’ın nasıl kafayı yediğini…
Urobuchi Gen’i böyle bir eseri oytağa koyduğu için ne kadar takdir etsem az. Blu-ray dağıtımı çıktığında, ilk bölümden sona kadar hakkını vererek bir kere daha izlemek gerekecek…
Bilgiler, özetler her şey her zaman ki gibi muhteşem olmuş ! Ancak bir Kiritsugu sever olarak bir iki cümle yazma ihtiyacı hissettim.
Karşımıza Kiritsugu Emiya’yı alalım ve şöyle bir bakalım.Kara kaşlı, kara gözlü, göz kapakları uykusuzluktan kararmış, çenesinde üç beş sakalı olan köse diyebileceğimiz, uzun boylu, az da olsa yakışıklı, Polat Alemdar paltosu diye tabir edebileceğimiz şeyi giyen bir adam
.
Hayatta başımıza geleceklerimizden hiç bir zaman emin olamayız.Bu kardeşimde neler olduğunu idrak edebilecek yaşta değildi o zamanlar.Nasıl diyeyim, babası dışında birine değer vermeyi öğrendiği ilk zamanlardı belki de.İnsan sever.Elbette sever ve sevmeye devam edecek.Tıpkı Kirei’nin bir zamanlar bir karısı olduğu veya Diarmuid’in bir zamanlar Grainné’e aşık olduğu gibi.(Fate/Zero’da her ne kadar birbirlerine aşık gibi gösterilmiş olsalar da gerçek efsanesinde Diarmuid’in Grainné’e aşık olup olmadığı halen tartışma konusudur.Zira Grainné, ormanda Diarmuid ile tanıştıktan sonra uyku esnasında bu lekeyi gözünün altına koymuş, sonraki gün Diarmuid’in yüzüne baktığında ise ona kendi aşık olmuştur.)
Kiritsugu gibi oradan oraya, buradan şuraya koşup duran, yaptığı üç işin ikisi sorunlu biri ise yarım yamalak olan bir adam rahatlıkla babasını öldürmek ile suçlanabilir(Ha şu ana kadar düzgün ve temiz şekilde tamamladığı tek iş Kayneth ve Sola-Ui’yi öldürmek olsa da.).Ve bunda hiç bir şekilde yanlışlık yoktur.Olamaz da.
Ancak ben diyorum ki, ya onun yerinde olsaydık ?
Ya çok değer verdiğimiz birini, başkasının hatası yüzünden kaybetseydik ? Böyle bir şey yapmayacağımıza kendimiz emin olabilir miydik ?
Kirei’nin başına böyle bir şey gelse, o da emin olur muydu ? Veya Kayneth, Waver…
Kendi adıma olamazdım.Neden olayım ? Kaderime neden güveneyim ? Bana kendi adına, şu an, şu saniye ne gösteriyor ? Ona güvenmem için bana ne sunuyor ?
Kiritsugu’nun bence bir hatası yok.Şahsım adına o yaştaki bir çocuğun bu denli bir şey yaşadıktan sonra normal davranışlar göstermesini bekleyemem.Köyde yaşamış oldukları hayatı açısından önemli bir dönüm noktası oldu.Onun tek hatası büyüyememiş olmak.Her ne kadar mükemmel yetişkin bir görünüşü olsa da, şu gövdesinin sol tarafında atıp duran et parçası bir çocuğun düşüncesine sahip.Ne yapacağını bilemeyen, hayatı boyunca ”öldürmek” denen şeye yönelmiş, yönlendirimiş bir çocuk.
”Yedisinde ne ise yetmişinde de odur” sözüne harfiyen katılmaktayım Kiritsugu konusunda.O halde şunu yanıtlamamız gerekiyor; iyi bir insan olması için kaderi bu çocuğa ne sundu ? Neyi gördü ki iyi insan olabilsin ? Neyi gördü ki normal bir vatandaş gibi yaşayabilsin ? Neyi gördü ki etrafına barış saçsın, işlerini öldürmeden bitirsin ? Neyi gördü de geniş bir bakış açısına sahip olsun,”kör” olmasın.
Kiritsugu kötü değil.Sadece kader kurbanı.Ona normal gelen şeyleri biz kötü görürüz, bize kötü gelen şeylere de o iyi açısından bakar.Her ne kadar hakkında pek kafa yoramasam da bu Kirei içinde aynı şekildedir.
Biraz garip olacak, Kiritsugu’nun hayatını Aoir Eir’in ”Back to Zero” adlı parçasında görmekteyim.Parçanın ilk sırasının resimlere uyarlanmış hali bu linkte.
http://b1206.hizliresim.com/y/n/8b5lw.png
Böyle bir adamdır bence.Hani derler, ”tek suçu masum olmaktır”.Her roman ve dizide olması gereken bir karakterdir.İlginç bir adamdır.Kirei denilen herif birinci ise Kiritsugu ikincidir bu konuda.Özünü göremeyiz, ne yaptığını anlayamayabiliriz.Ancak içini araştırabiliriz.Kocaman karanlığın içinde parlayan tek şeyi görebiliriz.O bundan kaçıyor, çocuk olduğunu bildiği halde çocuk gibi gözükmek istemiyor.O parlak ve gökkuşağı rengindeki düşüncelerinin üzerine karanlık bir ”acımasızlık” perdesini çekebiliyor.Bunu da muhteşem bir şekilde başarıyor.Bu özelliği de onu gözümde yükseltiyor.
Ne güzel de diyor değil mi Aoi Eir,
”Bir bebek gibiyim…”
16.bölümde yine kiritsugu saçmalıyo izlediysen insan öldürerek dünyayı kurtaramazsın bi kere
Mükemmel bir yorum. Sanırım yazının ilk kısmında aradığım derinliği arayan ve benim değeri veren insanlar bulamamak konusunda yanılmışım. O yüzden bu yorum için ne kadar teşekkür etsem azdır. Ama madem böyle bir kişiyi buldum, karşı argümanlarımı sunmadan bırakamam, değil mi? 😀
Ryukishi07 diyor ki, “Suçludan değil, suçtan nefret ediniz; zira aynı şartlar altında siz olsaydınız, aynısını yapmayacağınızın hiçbir garantisi yok.” O açıdan dediklerinizin büyük çoğunluğuna katılıyorum; ama ayrıldığımız bir nokta var. Kiritsugu’yu suçsuz gösterip, ona kader kurbanı diyorsunuz. İsmi Fate (Zero, Stay Night, vs.) olan bir hikâyede, kilit rol oynayan bir karaktere kader kurbanı demek oldukça ironik değil mi?
Kiritsugu’ya karşı kişisel bir nefretim yok. Zira Kirei’nin de kişisel bir takıntısı yok ona karşı. Peki neden semviyorum? Bir bakalaım.
Bir kere bu adam için tüm insanların hayatının değeri aynı. Sadece sayıyla işliyor bu değer. Karısının veya kızının sokaktaki insandan daha fazla değeri yok. Olması gerektiğini, olduğunu farkettiğinde de olmamalı deyip geri çekiyor kendini. Onun için her bir insan bir ‘bir’den ibaret. Dolayısıyla insan hayatını sadece sayılar olarak görüyor. Sen kimsin ki böyle bir değer yargılamasına vararak her bir insanın değerini eşit alıp sadece sayılarla karar verebiliyorsun? Hadi bunu geçtim, adam kafayı kırdı kendini bu ağırlığın tartımını yapacak terazinin başında zannediyor. Kendini bu değeri biçebilecek bir tanrı yerinde görüyor.
Kâse ona bu gerçeği gösterdiğindeyse bunu reddediyor. Kâseyi suçluyor. Kâse ona kendi dileğini ancak kendi yöntemiyle gerçekleştirebileceğini söylediğinde, Kâse’nin kötü olduğuna karar vererek onu yoketmeye karar veriyor. Halbuki Kâse’nin tek yaptığı ona kendi gerçekliğini göstermekti. Kiritsugu kendi ideallerine ulaşabilmek için bir seri katil olmak yerine farklı yolları izleyebilecekken bu yolu seçiyor. Neden? Kendi dileğini Kâse’ye sunduğunda Kâse’nin de aynı yolu izleyeceğini öğrendiğinde niye böyle bir tepki veriyor? Sen yaparken doğruydu da, O yaparken niye yanlış, kötü, yoz oluyor?
Sonrasında, kendisi ile barışık olmayan bir karakter bu. Kendi yaptıklarının doğruluğuna inanmıyor. Bir an bir karar verip uyguladıktan sonra, sonraki an bunun pişmanlığı ile kendine işkence ediyor. Elindekilerin değerini bilmeyi reddedip, bunları kaybetmenin pişmanlığını yaşamak için elinden geleni yapıyor. İdealleri için vazgeçtiği şeyler o kadar büyük ve o kadar değerliyken, vazgeçemediği şey kendi içinden bir şeyler oluyor ve kendisiyle çelişiyor.
Öte yandan Kirei karakteri, Kiritsugu’dan çok farklı. Tamamen zıt kutuptalar. Kirei, ömrü boyunca değer verebileceği, hayatına anlam verebilecek bir şey arayıp duruyor. Heaven’s Feel’da kalbi delinmesine rağmen ölmemesinin sebebi, Kiritsugu gibi Avalon’un arkasına saklanmasından değil, sarsılmaz bir inanca sahip olmasından kaynaklı. Kiritsugu bir şeylere sahipken onların değerini bilemedi, Kirei ise değer verebileceği hiçbir şeye sahip olamadı.
Vay be ne kadar güzel yazmışsın seriyi 2.kez izliyorum şuan dediğin gibi boşluklar doluyo
Teşekkürler
ben 2 karakter arasında ayrım yapmadım izlerken, ikisininde düşüncesi ve cümleleri çok hoşuma gitti ama ufotable’in kiritsugu’yu daha önplana çıkarması ve bi yere kadar kahraman gibi göstermesi nedeniyle o karaktere daha yakın hissettim kendimi, ta ki kase’de olanlara kadar, eğer kendi kişiliğini kabul etseydi orda gözümde daha çok büyüyecek bir karakter olurdu.ama yapmadı ve beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı.öte yandan kirei’nin final bölümündeki konuşma sahnesinde o kadar harika hissettim ki kelimelere dökemiyorum bile.çoğu arkadaşım o sahnede konuştukları yüzünden ruh hastası diyorlar pardon ama “d.şş.mı yisinler”. o sahnede o kadar büyük ve etkileyici konuştu ki, kiritsugunun aksine gözümde büyüyen karakter o oldu.halada shirou gibi bi veledin onu nasıl alaşağı ettiğine inanamıyorum, resmen shironun gücünü göstermek için harcanan bir karakter oldu.
not: bu arada finalde dikkatli bakarsanız shirounun veletlik hallerindeki sahnelerde evde tadilat olurken taiga sensei’i okul kıyafetleriyle görebilirsiniz 😀
Fate/Zero bir light novel uyarlaması olduğu için Ufotable buna sadık kaldı sadece. Nasıl ki Fate/Stay Night, Unlimited Blade Works ve Heaven’s Feel’de baş karakter Emiya Shirou iken çoğu zaman pek bir işlevi olmasa da, burada da insan doğasının bozulmaya ne kadar yatkın olduğunu göstermek için Kiritsugu baş karakterdi.
Kirei…
tabii ki de, yorumuna kesinlikle katılıyorum.ayrıca novel’ide okudum onunda farkındayımda, sanki animede çok daha bi istikrarlı gösterdiler gibime geldi benim, sonuçta herkes aynı şeyleri görmüyor izlerken.
Anime’de Kritsugu’nun geçmişini de gösterdiler, ki novel’da olmayan bir kısımdı. Harika bir filler oldu orası.
Fate/Zero şimdiye kadar izlediğim en iyi uyarlamaydı. Elbette ki bir novel’ı 25 bölüme sığdırmak zorunda kaldılar; ama gerek görsel, gerek işitsel, gerekse hikâyesel olarak hem sadık hem de harika bir uyarlamaydı. Stay Night ve Unlimited Blade Works facialarından sonra, çok canlandırıcı geldi be 😀
dan brown un kitaplarını okumayı düşünüyorum tavsiye eder misiniz
Ben şahsen okurken keyif aldım; ama öyle ahım şahım, hayat değiştiren kitaplar değiller. Popüler kültür ürünlerinin bir iki tık üstünde sadece.
aynen özellikle ubw’ye yapılan haksızlığın yapılmaması sevindiriciydi. heaven’s feel’ide bi şekilde getirme planları varsa inşallah ubw gibi olmaz. kiritsugu’nun geçmişini anlatan Heart of Freaks adında bir novel var diye biliyorum onunla birleştirmişler sanırım. çok daha iyi olmuş böyle
Gılgamış ile Kirei birlikte bilindik bir börekçiye gidiyorlar.İçerisi kalabalık.Herkes böreğini, poğaçasını, pidesini yiyip limonatasını ve çayını içiyor.
Gılgamış, Kirei’ye giriş kapısının hemen yanındaki boş masayı işaret ediyor.Masanın önceki sahipleri yeni kalkmışlar.Börekçinin kalfası topluyor, siliyor orayı.Sonra Kirei ve Gılgamış ne yiyeceklerini seçmek üzere vitrine dönüyorlar.Vitrinde Ispanaklı, Patatesli, Peynirli ve Kıymalı börek. – Kıymalı,Peynirli,Patatesli,Sade poğaça – Ispanaklı,Peynirli,Kıymalı kır pidesi var.
Kır pidesi böreğe nazaran daha pahalı ve daha lezzetli.Aynı zamanda böreklerin içniden en pahalı olanı ise kıymalı.Gılgamış önceden kıymalı pide almayı düşünüyor.Kirei ise ıspanaklıdan pahalı, kıymalıdan ucuz olan peynirli böreği yemeyi düşünüyor.Ancak gözüne çarpan başka bir şey de orada duran, Ispanaklı börekten daha ucuz-patatesli poğaçadan pahalı olan kıymalı poğaça.
Kirei peynirli böreği yemek istediğini söylediğinde Gılgamış sorun yok ben öderim diye araya giriyor.Cebi de Babil gibi dolu maşallah.
Gılgamış siparişi verdikten sonra tam masalarına dönecekken Kirei birini görüyor.Aynı börekçinin dışarıdaki seyyar arabasının başında duran adam Emiya Kiritsugu.Ve görünüşe bakılırsa her çeşitten ikişer tane alıp paket yaptırıyor.Kirei, Emiya’ya bakarken nasıl olduysa göz göze geliyorlar.Gılgamış ise o an ki açlığından Kirei’yi unutmuş, sipariş verdiği böreğin parçalanıp tabağa konuluşunu izliyor.
Siparişleri getiren börekçi Gılgamışın tabağını servis ettikten sonra Kirei’ye ne istediğini soruyor nazikçe.Ama Kirei, Kiritsugu’ya bakmaktan bunu duymuyor.Börekçi son kez sorduktan sonra ” ona da aynı kıymalı börekten” diyor Gılgamış.Ve yemeğini yemeğe koyuluyor.
Kiritsugu ikisini fark ettikten sonra hesabını ödemek için elini cebine atıyor ki o da ne ?! Geçen gece Irisviel’e diktireceğim dediği pantolonunun paralı cebi delik.Onca yenlik masrafı ödeyemiyor.Ne olduğunu şaşırıyor.Nedeni ise ortada.Dün akşam bütün gün yemenin hayalini kurduğu Spaghetti.Evde spaghetti yiyecem diye işi gücü, pantolonu bırakıyor, bir de o kadar makarnayı dana gibi şiştikten sonra keyif uykusuna yatıyor.Sabah ta kahvaltı için börekçiye geliyor.
Parası olmayan Kiritsugu ceketinin ceplerine bakıyor.Oradan sade bir poğaça alacak kadar para buluyor ve peçetesi ile beraber poğaçasını yiye yiye, yarı tok şekilde işine doğru yol alıyor.
O sırada börekçi Kirei’nin tabağını getiriyor.Gılgamış o sırada yemek yemekte ve tık yok.Kirei, ağzına bir lokma aldığında kıymalı böreği çok lezzetli buluyor.Ancak Kiritsugu’nun elinde gördüğü sade poğaçadan sonra geçen akşam ”eğer yarın sabah börekçiye gidersek patatesli poğaça yiyeceğim.” dediğini hatırlıyor.Ve tabağını doymamış Gılgamışa veriyor.Kendi ise Sade poğaçadan daha pahalı ancak börek ve pideden daha ucuz olan patatesli poğaçayı afiyetle yiyor.
Bu nasıl hikâye lan? Mantık hataları ile dolu.
Kirei bir kere Mapo Tofu seviyor, her gidişinde üç tabak yiyor.
Irisviel’in elinden zerre kadar iş gelmez, bırak pantolon dikmeyi, katlayıp dolaba bile koyamaz.
Gılgamış birilerine bir şey ısmarlamaz, pintidir. Cebinde para taşımaz, Gate of Babylon’dan çeker…
Şunları dedin ya…
Sonsuza kadar ”Tansel” kalacaksın.
Şu anda Tansel miyim sen onu bir sor… Her malın bir alıcısı var 😀
Hayatımda bu kadar berbat bir yorum görmedim.Doğru Emiya Kiritsugu küçüklüğünde yanlış kararlar vermiş olabilir ancak onu eğiteni öldürdüğü anda olgunlaşmıştı.Yapması gerekeni yapmıştı.Çok doğru bir düşünceyede sahipti.Örneğin ben 6 Milyar insan kurtulucaksa ve bu 70 Milyon Türkün veya 100milyoncalarca insanın ölmesine bağlıysa düşünmeden o 100milyonlardan vazgeçirim.İnsanlık adına.Animede en akıllı en karizma ve son bölüme kadar en doğru kararlar veren kişi Emiya Kiritsugu dur!
Bu trolleme miydi, yoksa ciddi miydi anlayamadım.
Eğer ciddi isen, ilk yorumu atan arkadaşın altında attığım cevabı okumanı tavsiye ederim.
Galiba BARIŞ arkadaşa verilecek en iyi cevap şudur; “Bekâra karı boşamak kolay” diye. Bazı şeyler, özellikle değerler insan aklının alamayacağı kadar değerlidir, insan hayatı gibi. Her şey o kadar kolay değil, şu kadar hayatı vereyim şu kadarını kurtarayım diye. Fazla söze gerek yok bence…
(istek üzerine küçük bir düzenleme yapılmıştır)
Kiritsugu hiç bişeyi anlamayan aptalın teki çok konuşuyo ama boş konuşuyo niye mi çünkü diğer önceki bir bölümde kayneth ile kapışıp onu vurmuştu tam o sırada lancer geldi kayneth alıp gitti istese onu öldürürdü ama saber sebebi ile yapmadı çünkü lancer kiritsugu gibi arkadan vuran biri değil burdan da kiritsugu nun ne kadar kalitesiz bir karakter olduğu belli
Kiritsugu ,kayneth ve kirei bu üçünün birbirlerinden aşağı kalır yanı yok hatta dördünün birde kariya matou var hepsi katil
Aslında çok fark var. Kayneth sadece aç gözlü, daha fazla güç istiyor. Kiritsugu tanrıcılık oynuyor. Kariya zaten loser.
Kirei’ninki ise farklı. Onunkisi bir arayış. Nereye varacağını bilmiyor, görmek istiyor.
Visual Novel’da Heaven’s Feel senaryosunu baştan sona okuyup iyi anlamak lazım Kirei’yi anlayabilmek için.
heaven’s feel hangisi unlimited blade Works mü
Sanırım sadece animeleri izlediniz. Heaven’s Feel’in animesi yok. Orjinal Fate/Stay Night visual novel’ında (görsel roman) üç adet senaryo var. Stay Night, Unlimited Blade Works, Heaven’s Feel. En açıklayıcı, en geniş, ve en ağır senaryo Heaven’s Feel’dir ve onu okumayan kişi Fate evreni hakkında ne biliyorsa ya yanlış ya eksiktir.
ama fragmanı var bide bişey soracam sence kirei matou kariyayı niye iyileştirdi
Yeni yapılan şeyleri takip etmiyorum pek. Sıkıp sıkıp suyunu çıkarıp daha çok para kazanıyorlar. Fate Zero yayınlanırken milyon tane ergen “Kirisugu <3 <3" diye piyasada dolaşmaya başlayınca pılımı pırtımı toplayıp mağrama (buraya) çekildim.
Kariya, son plan için önemli bir yere sahipti. Özellikle Gılgamış ile planladıkları eğlence için başrol karakteriydi. Ayrıca Kirei'nin iyileştirme yeteneği mükemmel seviyede. Kendisi bunu ironik olarak ifade eder. Ayrıca bir yarayı iyileştirmek için yara açmayı iyi bilmek gerekiyor, Kirei bu ironiyi de seviyor.
başından beri gilles de rais in niye kahraman ruh olduğu çok tuhaftı tarihteki insanlar dediği zaman hepsinin isimleriyle araştırmıştım o yüzden bu belkide bunun gibi kaç tana var midia medusa bunlar gibi bunları efendilerini de kase seçiyo yani angra mainyu mu seçiyo bide az biliyor olabilirim ama sırf aoi tohsakayı kariyaya öldürtmek için miydi yoksa tokiomi ile olan derdi neydi biraz anlatsana
Anlatırım bir ara.
Hangi ara
sen ingilizce biliyon mu
He biliyom
biraz da 1,2 ve 3.kutsal kase savaşından bahsetsen iyi olur
Kariya küçük kız Sakurayı kurtarmak istediği için kase savaşına girdi.Kızın yanına gittiğinde neden böceklerin içine düştü? Kızda arkasından salak adam gibi şeyler söyledi birde.
1-Kiritsugi ile Kirei savaşırken birden tavanın yarılıp aşağı bir şey akmasıyla Kiritsugu başka bir aleme gitti karısını ve kızını öldürdü.Öldürmeden önce Ilyasviel orda ”kazanan sensin ne dilersen dile” dediğinde ne demek istedi kazanan o değildi ki çünkü saber gılgamesh e yenildi değil mi
Şu yazdığın çalışan insanlarla olan makale çok güzel otaku sendromuda baya iyi bu fate zeroyu izlediğimde çok araştırdım ama ingilizcem olmadığı için dediğin hikayeyi okuyamıyorum daha öğrenme aşamasındayım böyle bilgilendirdiğin teşekkür ederim
sen karakalem mi yapıyon bakmak istedim ama açamadım bende çizerimde
Fate Zero, Fate/Stay Night ve yeni çekilmiş olan Fate Unlimited Blade Works animelerini izlersen (Unlimited Blade Works’un filmi de var ama bir işe yaramaz boşver) boşluklar daha iyi dolacaktır. Heaven’s Feel çok uzun ve çok ağır, burada tek bir yorumda anlatabileceğimi zannetmiyorum. Ama gerçekten merak ediyorsan bir seans yapabiliriz.
Karakalem çizerim, severim, arada bir çizdiklerimi deviantart’a koyarım (eskiden buraya koyardım ama hepsini oraya taşıdım). Şimdi elimdeki projeler yüzünden pek vakit bulamıyorum.
Kafana takılanları teker teker sorarsan vakit buldukça ve bilgim dâhilindeyse cevap veririm, muhtemelen gören diğer arkadaşlar da cevap verir.
teşekkür ederim cevapladığın için
çok merak ediyom ama sende haklısın hangi birini yazacan en iyisi ben kendim buluyum
sen çoğu oyunu bilirsin
prince of persian hakkında ordaki adam angra mainyu mu öyle bişey duydum da doğru mu
Evet. Prince of Persia Doğu Mitolojisini işler, Angra Mainyu Hint mitolojisine aittir.
Yine de ben Angra Mainyu’nun Urobuchi Gen tarafından yazılmış versiyonunu severim, diğer oyun ve hikâyelerdeki saf kötülük olarak geçer.
Teşekkür ederim
Yani angra mainyu fate zerodaki işlenmiş haliyle kötü mü oluyor hani kaseyi kirlettiya bide iriasvilın içine girip kötü bi şekilde gülmüştü bu arada seans ney
Kötü şekilde gülmek saf kötülük anlamına gelir mi, buna karar verecek merci olacağımı zannetmiyorum. Angra Mainyu’nun doğrudan konuştuğu iki yer var, biri Fate/Zero’nun sonu, biri Heaven’s Feel’in sonu.
Şey son dediğim saçma olmuş sitedeki fıkrayı evdekilere okudum hep bir güldük bende bi fıkra yazdım oraya teşekkürler
Aslında bizim evde çizgi film konusunda tartışabileceğim kimse yok hatta çevrede birine söylesen gülüp çocuk musun diyolar sanki kendileri çok olgunlaşmış gibi o yüzden konuşacak insan bulunca mutlu oluyorum
Kirei kaseyi kazansaydı eğer oda kaseyi yok edermiydi
Kiritsugu kaseyi yok ettiği için mi şehir yandı
kireinin karısı niye intihar etti
senide sorularla sıkıyorum değil mi
ben fate i izledim izleyeli araştırma içindeyim burdaki yazılanları görmeseydim angra mainyuyu belkide hiç bilmeyecektim ingilizceyi öğrendikten sonrada o hikayeleri okurum artık tabi öğrenebilirsem bu gidişle öğrenemiyeceğim kesin 🙂
Hepsine yetişemiyorum 😀
O fıkra 2008’de kalmış, İstanbul’da dosylarım ve hocalarım ile buluştuğumuz bir akşama damgasını vurmuştu, güzel günlerdi.
Çizgi film izleyen pek kişi yok artık. Türkiye içerisinde Türk dizileri, biraz ufku açılmış olanlar yabancı dizilere sarıyor hemen. Legend of Korra’nın bölümlerini de anca ecnebi arkadaşlarla tartışıyorum ben de. Bilmukabele yani. İnsan benzer zevkleri karşılıklı tartışacak birini her zaman bulamıyor.
Kiritsugu kâseyi tam olgunlaşmış halinde yok ettiği için kâsenin içindeki her şey şehre yayıldı ve tüm şehri yok etti. Yani tüm şehrin yok oluşundan ve onca insanın ölümünden seri katilimiz Kiritsugu sorumlu.
Kirei kâseyi kazanmakla ilgilenmiyor. Kirei sadece Angra Mainyu’nun doğuşunu görmek istiyor.
Bunun sebebini tek yazıda anlatamam, uzun uzun açıklamam, Kirei’nin hayatının ilk evrelerinden diğer evrelerine, karısı ile yaşamından sonrakği değişimlerine kadar her şeye değinmem lazım ki açıklayıcı olsun. Kirei, Kiritsugu gibi anlaması kolay bir karakter değil.
Kiritsugu ve kirei son sahnelerde döğüşürken birden tavan yarıldı kiritsugu başka bir yere gitmiştiya o zaman kase kiritsuguya onun yapacaklarını mı gösteriyodu senin açıkladığın gibi kiritsugu kabullenmiyodu değil mi
Teşekkür ederim
çizdiğim resimlerimi üye olmuştum oraya gönderebilirim değil mi
Ben çizgifilmleri severim fate serisi en ilginç ve derin olanı ama dizilere gelince çok sıkılıyom
Bi de erzurumlu dadaş tom yapmışlar o zaten ayrı bi eğlence
Dostum serinin üzerinden yıllar geçti ama biz serinin derinliğini unutamadık :)Kiritsugu hakkında bir kaç örneğini eleştirmek istiyorum: Her ne kadar kaybolmuş, duygusuz, mantığını bir köşeye koymuş desek de yaptığı seçimlerin insanlık için özünde doğru seçimler olduğunu düşünüyorum.Babasını çok seviyordu her evladın olduğu gibi.Fakat babası onun kendisini en iyi anlayan kişiyi ve köy halkını bir deney uğruna zalimce onun gözlerinin önünde çevirince Kiritsugu babasını ilerde yaşanabilecek başka bir felaketin başında görmek istemediğinden öldürdü.Bu aslında daha çocuk yaşta ne kadar olgun ve mantıklı bir karar verdiğini gösteriyor.Kiritsugu’nun her insanı 1 olarak görmesi de takdir edilecek diğer bir davranış, fedakarlık dolu.İnsan değer verdikleri uğruna yaşar ve savaşır.Bizim eleman ise başka insanların değerlilerini korumak üzere kendi değerlilerini feda edebiliyor ve sırf daha fazla insan sevdiklerine kavuşsun diye.Buna verebileceğimiz en güzel örnek kendi hayat öğretmenini uçak zombilerle dolu iken zehir şehire yayılmasın diyerek vurmasıydı.Kiritsugu sadece hayatın ona erken yaşta öğrettiklerine uydu ve her insanın uygulayamayacağı bir irade yle bunları sürdürdü.
Bunu Angra Mainyu’ya anlatsana delikanlı 🙂
Yüzüklerin Efendisi’ni izlemişsindir diye tahmin ediyorum, ismine bakarak özellikle. Gandalf ne diyordu?
Yaşayan pek çok kişi ölümü hakeder. Ölülerden bazıları da yaşamı. Yaşamı onlara verebilir misin, Frodo? Ölüm hakkında karar vermekte aceleci olma. En bilgeler bile sonu göremez.
Demişsin dostum ama sonraki cümlende de
Demişsin.
Kiritsugu’nun değer verdiği hiçbir şey yok.
Kiritsugu kendisini tanrı zannediyor. İnsanları sayı olarak görüyor. İnsanları sayı olarak görmek doğru diyorsun bir de.
O zaman senin mantığına göre Yakubu Gowon, Radovan Karadžić, Kim Il Sung, Adolf Hitler, Mao Zedong, Joseph Stalin bir teknede; annen baban öbür teknede olsa demek ki 6 kişiyi kurtarmak için 2 kişiyi katledeceksin, annenle babanı öldürüp dünya tarihinin en büyük kasaplarının hayatını kurtaracaksın.
Ahlâki ikilemlere girmeden yorum yapmak, doğrulamak, desteklemek öyle kolay değil dostum. Gelip bana kitle katliamı yapan bir adamı övüp ona fedakâr, mantıklı, olgun diyorsun. Kiritsugu dediğin adam o sayısal sistemde 1 bile etmez. Onun yüzünden ölen insanları hesaba katınca o zaman önce gidip kendisini öldürmesi gerekiyor.
İnsan hayatının ne olduğunu, bir şeylere sahip olmanın zorluğunu, onlara değer verip korumanın önemini zerre kadar anlamamış bir karakterin gidip de Tanrı kompleksine girip kendisini terazinin üstünde görmesi ancak ve ancak akıl sağlığını kaybetmiş olması ile açıklanabilir. Ben o kadar ileri gitmeyeceğim, Kiritsugu korkağın tekidir deyip geçeceğim. Kirei’nin Kiritsugu’dan bu kadar nefret etmesinin yegâne sebebi de budur. Aynı şey Kiritsugu’nun yetiştirdiği Shirou isimli velette de geçerlidir, o da ne istediğinin farkında olmayan korkağın biridir. Babadan oğula nesil bunlar.
-Kiritsugu’nun değer verdiği hiçbir şey yok.
+Çünkü kalmadı.Babası,sevdiceği ve hocası kısacası değer verdiği herkes öldü.
-O zaman senin mantığına göre Yakubu Gowon, Radovan Karadžić, Kim Il Sung, Adolf Hitler, Mao Zedong, Joseph Stalin bir teknede; annen baban öbür teknede olsa demek ki 6 kişiyi kurtarmak için 2 kişiyi katledeceksin, annenle babanı öldürüp dünya tarihinin en büyük kasaplarının hayatını kurtaracaksın.
+Bu kadar iradeye ben sahip değilim ama eğer ki Stalin,Hitlerin ve Mao Zedong’un ruh hastası olmayıp topluma kazandıracakları çok şey olacağından adı gibi emin olup onları seçecek olursa bu bir üstün irade olur.Sonuçta onların kurtulması belkide milyonlarca insanın refah içinde yaşaması olurdu.Yalnız dikkatini çekiyorum “ruh hastası olmasalardı”.
-Kirei …
+Olgunluğuna, iyi ile kötü arasındaki mantık çizgisinde kalışına hastaydım o adamın.Fakat bizim adama onu sevgisiyle hayata bağlıyacak bir sevgi dolu insan lazım :))
Oha!
Adam babasını ve hocasını kendisi öldürdü zaten! Karısını zaten Holy Grail olsun diye en baştan feda etti. Kızının âkıbeti göz göre göre aynı. Adam değer verdiğini sandığın herkesi kendi elleriyle feda etti.
Bu kadar iradeye sen de sahip değilsin, Kiritsugu da sahip değil. Kendini sahip gören insan da aklî melekelerini yitirmiş demektir. Bir insanın böyle bir karar hakkına sahip olabileceğini iddia etmek de bence aklî dengelerde bozukluğa işarettir.
Ayrıca önceki yorumumda Gandalf’ın söylediğine tekrar işaret ediyorum:
Yaşayan pek çok kişi ölümü hakeder. Ölülerden bazıları da yaşamı. Yaşamı onlara verebilir misin, Frodo? Ölüm hakkında karar vermekte aceleci olma. En bilgeler bile sonu göremez.
Böyle bir iradeye sahip olan hayalî bir insan olduğunu varsaysak bile, böyle bir kararı verip uygulamaya koyma hakkını ona kim veriyor? Birilerinin ruh hastası olup olmamasına karar verme ve hayatlarını sona erdirme hakkına sahip olmayı iddia etmek ruh hastalığının bizzat tanımı değil de nedir?
Senin ruh hastası dediğin insanlar bu hakkı kendinde gören insanlar değil miydi?
Kirei’yi hayatta tutan tek şey karısının ona olan sevgisidir. Kiritsugu kendi karısını sonrasında sırf gerçekleri yüzüne vurdu diye yok edeceği bir kâseye dönüşsün diye feda ediyor.
@LordGlorfindel Güzel karşim, bu hikaye zaten kiritsuguyu kahraman statüsüne sokmaya çalışmıyor. Sen hangi gazı kaptın da buraya geldin. şişen fazla çalkalanmış yavaş yavaş açki tısss diye boşalsın şimdi o gaz. Yazarından tutun da sanat yönetmenine kadar bu kiritsugu denen şahısa acım acım acımayan şahıs kalmamış bu zavallı karaktere. Bu adam kundaktaki bebeğini bile satacak kadar tanrıcılık oynamaya o kadar alışmış ki, çevresindeki insanlar işine yaramasa bir tanesini bile tutmayacak. Bu mu erdem?
Philippa Foot ve Judith Jarvis denen abimiz ve ablamız kiritsugunun tanrıcılığına benzer tramvay ikilemini ortaya sürmüşler zamanında. Bu ikilem teoreminde bile duyguların etkisinin çok önemli olduğu kabul edilir. Ortada bir ahlaki ikilem vardır. Ama kiritsuguda bu yoktur. ahlaksızdır o. Sadece sayıdır insan anlayışı. Last of us’ın sonunda da joele ana bacı sövmüştür. mendebur suratlı kiritsugu sadece yapabiliyor diye bunu kendi görevi üstlenmiş. insan doğasını ve tabiatı miklememiş. ipleri eline almaya çalışmıştır. o yüzden kaybetmeye mahkumdur bu acınası mahlukat.
Fate/Zero’ yu yeni bitirdim, ancak anlamadığım, çok düşünmeme rağmen yanıt bulamadığım iki karakter daha var ki bunlarda İrisviel ve İllyasviel. İrisviel’in ve Einzbernilerin Kutsal Kase ile arasındaki bağlantıyı hala anlamadım. Eğer İllyasviel de Kutsal Kase’nin taşıyıcısı olarak geldiyse Fate Stay Night’ta Berkserker’in efendisi nasıl oluyor? Hala çözemedim. :/
Aleyna,
Sadece Fate/Zero izleyerek Fate evrenine hâkimiyet kurmak imkânsız. Tamamını anlamak istiyorsan Fate/Stay Night, Fate/Unlimited Blade Works animelerini de izlemen gerekir ki, bunlar bile kafada kabaca bir şeyler oluşturacaktır. Asıl olay Fate/Stay Night visual novel’ındadır; ama onun için de İngilizce bilgisi gerekiyor. Eğer İngilizce biliyorsan ve ekran başında saatlerce oturup okumaktan sıkılmam diyorsan, şiddetle tavsiye ederim.
Kısaca özetlemek gerekirse, Einzbern’ler ilk kâse konseyinden bu yana kâse vessel’ını yapma görevini üstlenmişlerdir. Kutsal Kâse her ortaya çıktığında Einzbern ailesinden bir humanoid kâse vessel’lığı görevini üstlenir. Bu humanoidler bu iş için yaratılır ve ona göre yetiştirilir. Irisviel ve Illyasviel buna iki örnektir.
Gelgelelim, Kutsal Kâse vessel’ı olmak, Kutsal Kâse savaşına katılacak bir efendi olmaktan alıkoymuyor. Ve aslında 3. Kutsal Kâse savaşında Irisviel savaşacakken, onlar için savaşması adına Kiritsugu’yu işe alıyorlar. Ne de olsa adam paralı asker, etik yok, ahlâk yok.