Bu kadar uzun bir intro olmasına şaşmayın, Jurassic Park’ın bendeki önemini, değerini sayfalar boyunca yazsam anlatamam….
Oyun ilk filmi andıran bir atmosfer ile açılış yaptıktan sonra ormanda yaralı vaziyette koşan yabancı bir kadın ile başlıyor. Bu sahnede bize kontroller sunuluyor. Ben klavye-fare oyuncusu olduğum için kendime göre anlatacağım. Yön tuşları veya WASD ile belirli yönlerde tuşlara basmamız gereken bir oyun bu, yani evet, Heavy Rain gibi.
Bu tür bir oynanışın “interaktif film tecrübesi” bâbında en uygun yöntemlerden biri olduğunu zaten bildiğimden (Fahrenheit vs.); alışmakta ve ısınmakta hiç güçlük çekmedim. Resident Evil 4’ü profesyonel zorlukta defalarca bitirmiş olarak, bir avuç ‘quick time event’ın bana zorluk çıkarmayacağını ilk bakışta anladım; ve çok yanıldım!
Raptor’larla, T-Rex ile, Troodon’lar ile ve daha bilimum hayvanat ile karşılaşmalarımızda sürekli bu aksiyon tuşları ile oynadım, eğlencenin dibine vururken inanmazsınız, ölüm sahnelerinin hepsini (bazen kendi isteğimle de olsa) gördüm.
Yalnız kontrollerde ufak sıkıntılar var. Bazı aksiyon sahnelerinde tuşlar aşırı hızlı geçiyor, gördüğünüz anda basmanız gerken tuşlar var (arka arkaya, ve farklı); ve bu durum benim gibi bir profesyonel klavye oyuncusunu bile zorladı. Tabi, bu durumlarda muhteşem ölüm sahnelerinden birini gördükten sonra hangi tuşlara basmanız gerektiğini ezberlediğiniz için hiçbir sıkıntı çekmiyorsunuz aynı sahneyi baştan aldığınızda… Tabi oyun sadece QTE’den ibaret değil. Fare ile imleci yakalamaya çalıştığınız, ya da fareyi sağa sola oynatarak doğru fazı tutturmaya çalıştığınız yerler de mevcut. Hele bunlardan bazıları var ki, T-Rex’in yanında hareketsiz kalmak için baya uğraşmanız gerekecek!
Karakterlerin, Gerry Harding hariç hepsi yeni. Harding’i ilk filmden hatırlayacaksınızdır umarım:
Harding’in tipinin değiştirilme sebebini pekâla anlayabilirsiniz. Biraz daha sempatik olmuş. Oyundaki bütün karakterlerle oynayabiliyorsunuz; daha doğrusu oynamak zorundasınız ilerleyebilmek için. Hepsinin yorumlaması, tarzı, kişiliği farklı olduğu için oyun boyunca hiç sıkılmıyor, her defasında yeni tatlar alıyorsunuz. İşin en güzel yanı da, karakterler sap gibi durmuyor, birbirleri ile konuşuyor, ve eğer sabredip dinlemeye tenezzül ederseniz, ne kadar içten, ne kadar gerçekçi durduğunu görüyorsunuz. Hele ki bir yerde baba-kız kavgasını yakından dinlerken bu kadar mı olur dedim içimden…
Gelelim işin en fantastik kısmına… HİKÂYE.
Açıkçası çekincelerim yok değildi hikâye konusunda. Zaten çok başarılı olan ilk filmin üzerine ne ekleyebilirler diye düşündüm. Ve söylemem gerekirse, hikâyeyi öyle güzel bağlamışlar ki, takdir ettim. Orjinal hikâyeyi hiç bozmadan yeni bir Jurassic Park tecrübesi oluşturdukları gibi, orjinal hikâyede açıkta kalan yerleri o kadar iyi bağlamışlar ki, ‘canon’ olarak sayılmasını belirtmeyi abes buldum. O dinazor embriyolarına ne oldu, kurbağa DNA’sı ne gibi sonuçlar verdi… Bunların hepsi oyun içerisinde hikâyeye yedirilmiş bir biçimde anlatılıyor. Hele bir de Journal denen bir şey var ki, dinazorların ayrıntılarına değinerek beni benden alan bambaşka bir şey oldu. 16 sayfa olması tam bir hayal kırıklığı ama…
Olayın sırf dinazor görselliğinden ibaret olmaması, karakterlerin derinliğine (çok olmasa da) önem verilmesi, hikâyelerinin, motivlerinin anlatılması beni çok sevindirdi, ve hiç çıkmamış Jurassic Park 4’ü izlemiş (oynamış?) gibi hissettim kendimi. Sürpriz dolu sahneler, hikâye dönüşleri, ve hatta alacağınız iki farklı sona giderken yapacağınız seçimler… Daha fazla anlatmayayım.
Oyun her ne kadar Adventure tarzında olsa da, aksiyonun dibine vuran sahneler mevcut. Hele ki T-Rex ile karşılaşmaların bazılarında Prince of Persia oynadığımı sandım. Ve spoiler vermeden, oyunun sonunun muhteşeme yakın olduğunu da belirtmek isterim. Hiç beklemediğiniz şeyler olabileceği gibi, adanın kraliçesinin de size eşlik edeceğini aklınızda bulundurun.
Müziklerin orjinal filmin yeniden işlenmiş halleri olması, aksiyon ve gerilim sahnelerinde tavan yapması muhteşem. Karakterlerin seslerinin çoğunun başarılı olması, ortam seslerinin, dinazorların kükremelerinin tınıları muhteşem! Grafiksel açıdan, her ne kadar graphic whore olmasam da, bazı yerlerdeki düşük çözünürlüklü dokuların gözüme batmadığını söyleyemeyeceğim; ama TellTale bunu muhteşem dinazor modellemeleri, kaplamaları ve animasyonları ile fazlasıyla kapatmış. Ayrıca insan karakterlerin de plastik gibi parlamıyor olması (nefret ettiğim bir şeydir, bkz. UDK), ayrı bir artı. Işıklandırma ve kamera oyunları, efektler, tam bir sinema keyfi yaratmış oyunda…
Jurassic Park: The Game, ‘benim gibi’ bir Jurassic Park hayranını fazlasıyla tatmin etmiş, hele ki bazı sahneleriyle fan servis şeysini de hakkıyla yerine getirmiştir. Jurassic Park bilmeyen, dinazor sevmeyen kişiler beğenir mi bilemeyeceğim; ama seriye sonuna kadar sadık bir hayran olarak, Jurassic Park: The Game’i çok başarılı bulduğumu, severek oynadığımı, ve unutulmaz bir macera daha yaşadığımı belirtmek istiyorum.
Ayrıca önsipariş verdiğim için beni ve daha birçoklarını Nisan ayında hayal kırıklığına uğratsa da, para iadesi + 35 dolarlık indirim çeki ile gönlümüzü almayı başaran TellTale Games’i kutluyor, oyuncularına bu kadar saygılı onlara davranıp değer veren bu firmayı diğer tüm oyun firmalarının örnek almasını temenni ediyorum. Ön sipariş verdiğim için ‘insider’ forumunda geliştiricilerin bizzat kendileri ile enseye tokat oynadığımızı da belirtmek isterim 🙂
Hâsıl-ı Kelâm; bekleyişime değen, beni tatmin eden, eğlendiren bir oyun oldu Jurassic Park: The Game. Ben bir fanboyum bu konuda, belirtmekten çekinmiyorum. Puan verme işini sevmediğim için İnceleme/Hayat Hikâyesini burada noktalamayı uygun görüyorum.
Oyunun birkaç eksiği olmasa sitedeki puanım daha yüksek olacaktı şüphesiz, ama az daha bekleseler hataları giderseler süper olacakmış. Bu hali bile gayet başarılı yapımın. Dediğin gibi journal muhabbeti çok üstünkörü geçilmiş, kapsamlı olsaymış ben de yazacaktım üstüne bikaç şey. Neyse, her şeye rağmen güzel bir deneyim oldu bu oyun. Gavur sitelerindeki puanların düşüklüğüne de akıl sır erdiremiyorum bu arada. Ya da bizde bir gariplik var ne bileyim.
Tüm yazıyı okumuş olmanıza nedense hiç şaşırmadım Oğuz abi 🙂
Açık açık belirttiğim gibi, konu Jurassic Park olunca fanboy kelimesi benim için az kalır. Ve benim için başarılı bir ekleme olmuş.
O tür sitelerdeki puanlama işinin nasıl döndüğünü benden daha iyi biliyorsunuzdur elbet 🙂
Benimde zamanında aklım giderdi, babama milliyet çocuk dergisi yada direk o grubun çıkardığı jurassic park dergisi aldırırdım o dergi de yanlış hatırlamıyorsam T-Rex’in başka bir parçasını verirdi. Offf ne kadar severdim ya… En son ikinci el bir kitapçıdan 2 tane dinazor kitabı almıştım, biri Tyrannosaurus Rex, diğeri de Brachiosaurus kitabıydı. Bu oyundan daha önce haberim olmadığına inanamıyorum. İlk Jurassic Park filmini tekrar izleyip oyununu da oynamak istiyorum. Zaten saçmalamadıkları sürece önüme getirecekleri herşeyi beğenebilirdim. Senden okuduğum üzere de oldukça güzel gözüküyor. Elime geçecek ilk para ile de almam lazım bu oyunu, belki devamını da yaparlar. 🙂 Çok heyecanlandım.
Ben hiç o T-Rex maketini tamamlayamamıştım. İçimde kalmıştır…
Devamı konusunda, bu oyun Sezon 1 olarak geçiyor. Sezon 2 gelir mi bilemiyorum. Ortalık karıştı biraz TellTale için.
Bende kafatası ile gövdesinden birkaç parça vardı bende tamamlayamadım. Sonuçta babamın insafına kalmış birşeydi. Ancak o durumun heyecanı bile yeterdi benim için.