Hakkımda | Bu Blog Nedir? | CV | Portföy
Tanshaydar
Adım Tansel Altınel. Sıradışı zevklere sahip olan sıradan bir bireyim.
1989 yılının karlı bir Şubat sabahında Bulgaristan’da dünyaya geldim. 1993’te anavatana dönüş yaptım ve o zamandan beridir çeşitli illerde ikâmet ettim. Şu anda Ankara’da oturuyorum.
Bir medikal teknoloji firmasında kıdemli yazılım mühendisi olarak, arta kalan zamanlarda da kişisel veya freelance oyun yapımcısı ve programcısı olarak çalışıyorum.
Tansel, unisex bir isim olarak az kullanılmakla beraber, ‘aydınlığa ilişkin, sabahla ilgili‘ anlamına gelmektedir. Tanshaydar ise Tansel ve Haydar isimlerinin birleşiminden oluşmuştur. Haydar, Arapça’da savaşçı anlamına gelmektedir ve benim gerçek adım değildir. Sadece çocukluk dönemlerimde kullandığım bir mahlâstı. Tanshaydar adının çıkma hikâyesi de filmlere konu olacak türden değil zaten.
Bir delinin ‘akıl’ defteri
Uzun hikâye. Zaten anlatsam da bu tanımın ilk defa karşıma çıktığı dönemde yaşadıklarımı, o dönemin hayatıma kattıklarını bilmeden size pek bir şey ifade etmez. O yüzden bu tanım, hayatıma en büyük yönü veren Muzaffer isimli bir öğretmen ve bir dost olan kişiye, yani Bahçıvan’a ve o dönem boyunca etrafımda olan insanlara anlamlı gelecektir. Hatta o insanlar için söyleyeyim: Burası T-Rex’in manevî devamıdır.
İş, Güç, Alaka…
Sokak çapkını değilim, Bilgisayar Mühendisiyim, seviyeli bir muhitin insanıyım, aynı zamanda yazar ve oyun geliştiricisiyim. Gitar, akvaryum, bisiklet, ve bilimum sanatsal ürünü incelemek ve bunların üzerine yazmak gibi hobilerim var.
Sonuçta…
Ben bir yabancıyım ve muhtemelen sizinle hiç karşılaşmayacağız. O yüzden buraya kadar okumuş olmanız beni şaşırttı. Sokakta gördüğünüzde suratınızı diğer yana çevirdiğinizi de biliyorum, birbirimizi kandırmayalım. Yine de burada dünyamın bir parçasını açtım ve misafir oldunuz. Umarım iyi bir ev sahibi olabilmişimdir.
Onun dışında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız, zaten bu blogtaki yazılarımdan tanıyabilirsiniz beni.
Karakter analizi yapmak isteyenler istihareye yatabilir.
Bu işlere ilk nasıl başladınız ? Bilgisayar mühendisiyim demişsiniz tam olarak bu mesleği seçtiniz? kaç yaşında karar verdiniz? küçüklüğünüzden beri mi bu işleri yapmak istiyordunuz? yani tutupta birden ben bunu bunu yapacağım dememişsinizdir. Kafanıza nereden esti böyle işlerle uğraşmak. İngilizceyi nerede veya nasıl öğrendiniz? Oyunları türkçeye çevirmeye ilk nasıl karar verdiniz?
Yazar demişsiniz doğru Beyaz Gece adlı kitabınızı biliyorum üzgünüm okumadım oyunu oynamıştım kusura bakmayın yazarlık yapmaya nasıl karar verdiniz peki. Bu iş ciddi iştir ve zordur da kendinizi yazarlığa nasıl hazır hissediniz? Zaten eskiden yani yazarlığa karar vermeden önce amatör olarak kısa hikayeleriniz, taslaklarınız vesaire vardır diye düşünüyorum.
Bu arada Silent Hill hayranlığı nereden geliyor küçüklükten gelen bir hayranlık mı yani ilk oynadığınız oyun gibi mi?
Bunlar çok uzun sorular, bir kısmı da kişisel. Tek yoruma sığdıramayacağım gibi hepsini halka açık şekilde yazmayı da pek tercih etmem. Blogta da genelde kendi hakkımda yazmaktan ziyade yaptıklarım veya yapılmış şeyler üzerine görüşlerimi yazmayı tercih ediyorum.
Steam, Skype, Slack, e-posta veya bir başka yerden anlatabilirim, elbette; ama “Her şey 1989’un karlı bir Şubat sabahında başladı” gibi bir yazıyla hayat hikâyemi de pek anlatmam gerekmedikçe.
Yine de, kısaca özet geçmek gerekirse eğer:
Bilgisayara karar vermem lisede oldu. Biyoloji üzerine bir projem Marmara bölge finalisti olmuştu, Ankara’da finalde başarılı olamadık. Hâliyle Biyoloji üzerine ilerleme isteğim gitti. Matematik üzerine ilerlemek isterken Tübitak Bilim Olimpiyatlarında ilk aşamayı geçemedim. Bilgisayar olimpiyatlarında ise ilk aşamayı geçtim ve yaz kampına çağırıldım. 2005 yazında ODTÜ’de Göktürk Üçoluk önderliğindeki yaz kampında iki hafta eğitim aldıktan sonra bu alanda ilerlemeye karar verdim. Millî takıma çağırılmadım ve ikinci aşamada da madalya alamadım; ama şimdi hayatımı bu meslek üzerinden kazanıyorum.
Yazı yazmak ise çocukluğumdan beri yaptığım şey. Kompozisyon ve şiir yarışmalarında derecelerim olurdu arada bir, lise zamanında da okulun dergi ve kitaplarına çıkan yazılarım olmuştu. Üniversite yıllarında kısa hikâye yarışmalarında birkaç derecem filan var. Paylaşmadığım bir sürü kısa hikâyem ve taslağım mevcut elbette. Eskisi kadar sık devam edemiyorum maalesef. Ama anlatacak çok hikâyem var.
Silent Hill hayranlığı ise çok farklı, çok derin bir mesele. Çocukluğumda değil de 2007’de film ile başlayan bir serüven o. Silent Hill Türkiye zamanında çok anlatmıştım; ama o dönemlerden bugünlere kalan pek bir şey yok. Hâliyle o mesele yeri gelmedikçe pek paylaşmadığım bir konu benim için. Belki blogta bir yerde bahsetmişimdir; ama White Night için aldığım en büyük övgü “Silent Hill in FPS” olmuştu.
Hocam bilgisayar sistem özelliklerinizi paylaşır mmısınız? Masaüstü mü, yoksa laptop kullanıcısı mısınız?
Her ikisi de mevcut.
Özellikleri iki üç yılda bir değişiyor.
Hâlâ Ankara’da mı yaşıyorsunuz? Ve şöyle sorayım, neden hâlâ Türkiye?