Bu dünyadan biraz uzak kaldığım doğrudur. Taşın altında yaşamak her babayiğidin harcı değil elbette. Belli bir standarda ulaştıktan sonra da her önüme çıkanı, tavsiye edileni izliyor değilim. O yüzden Another ile tanışma hikâyem ise biraz garip.
Ekibimdeki 3D modellemeci arkadaşın “bizim bestekâr arkadaş şu türde bir müzik yapabilir mi?” diye sorarak gönderdiği YouTube videosundaki meloyidi dinledikten sonra “alâsını yapar” diye cevap verdiğim videoyu kapadıktan sonra “ne izledim lan ben?” sorusunu sorarak videoyu tekrar açtığımda bir animeden sahne olduğunu farkedip, arkadaşa “bu hangi anime?” diye sorduğumda, “Another diye bir anime, horror/mystery tarzında, iyidir baya” dedikten sonra MyAnimelist‘te izlenecekler listeme aldım hemen. Doruk abiden de “iyidir” onayını aldıktan sonra binbir türlü aksilik sonrasında izleme imkânı buldum.
“Tüm zamanlar” listeme girmeyi haketmese de, Another ‘gizem’ atmosferini iyi kuran, zaman zaman germeyi başaran bir anime. 2012 animesi olduğunu çok sonradan öğrendiğim animenin çizimleri de çağın standartlarına uygun. Hikâye olarak da doğaüstü fenomenleri normal bir şekilde işlemesi hoşuma gitti.
Bu tip hikâyelerde sürpriz son olması elbetteki beklenilen durumdur; ama bu defa ‘plot twist’ dediğimiz olay beni pek vurmadı. Tahmin edebildiğimi söyleyemem, evet; ama ‘vay anasını’ tepkisi de verdirmedi. Bana bu tepkiyi verdiren şey bambaşka.
Daha dün teyzemle Mina Urgan üzerine kısa bir muhabbet çevirdikten sonra Sineklerin Tanrısı’ndan bahsetmiştim. Bu kitap beni öyle etkilemiş, insanlık için ümidimi öyle zedelemişti ki, Mina Urgan kitabın sonunda altı sayfalık bir not düşmeseydi, toparlanamayabilirdim.
Hunger Games gibi çalıntı bir yapımın orjinalliğinden dem vuran sözde entellerin anlamayacağı bu olay, Another’da kendini açık şekilde ifade ediyor.
Aynı olay, Stephen King’in aynı isimli romanından uyarlanan The Mist (Öldüren Sis) filminde geçen bir replik ile çok iyi anlatılmaktadır:
-İnsanlığa pek inancın kalmamış, değil mi?
– Hem de bütünüyle.
-Bunu kabul edemem. İnsanlar temelde iyidir, iyi niyetlidir. Tanrım, David, biz uygar bir toplumuz.
– Tabi, makineler çalıştığı ve 911’i arayabildiğin sürece. Ama tüm bunları ellerinden al, bu insanları karanlığa at, ödlerini boklarına karıştır – kural mural kalmaz.
Another, aynı olguyu daha farklı bir biçimde ele alıyor. Yapımcıların asıl amacı bunu işlemek miydi bilemiyorum; ama bende etki bırakan tek yer orası oldu. Tabi uzak doğunun doğaüstü fenomelerine olan ilgimi katmıyorum buraya.
Zaten 12 bölümden ibaret kısa bir anime olan Another, gizem türündeki ürünleri sevenler için, çok fazla bir orjinallik barındırmasa da, zevkle izlenebilecek bir Anime. Yani en azından ben izlerken zevk aldım.
Misaki Mei karakteri o göz bandıyla Chihiro Shindou karakterine hafiften benzese de, benim gibi ef – A Tale of Memories izlemiş birisi için, tırnağı bile olamaz. Tabi bu defa diğer karakterlerin henüz “çocuk” oldukları biraz daha iyi yansıtılmış. İzlediğim her animedeki liseli veletlerin görmüş geçirmiş insanlar gibi olgun davranmalarını sorgulamaya başlamıştım…
Şimdilik 8.2 gibi yüksek bir skora sahip anime muhtemelen zaman içerisinde popülaritesini kaybedip çöplüğe karışacak. Shounen’ciler arasında popüler olmasın da, böyle onurlu bir ölüm yeridir bence.
Bende listeme aldım izleyeceğim…
Ya güzel animede, hikaye pek birşey katmadı bana, yani zaten son bölüme kadar yavan geçiyor olaylar,yani olay örgüsü olarak bi işte sonda anlık parlıyor , sonrada karanlığa gömülüyor