
Farketing blog‘unu gezerken karşılaştığım şu yazı ilgimi çekti…
Amazon.com’un kurucusu, Jeff Bezos’la yapılmış bir röportajdan:
“Bir sürü hata yaptık. İnsanlar iş hatalarına çok fazla odaklanmış durumdalar. Firmalar, başarısızlığın çok pahalı olacağını vurguluyorlar. Başarısız olmak bu kadar maliyetli değil. Bir çok firma için asıl maliyetli olanı fark etmek çok kolay değil: Bir şey yapmayı ihmal etme hataları.“
[Farketing notu]: Başarısızlık başaramamakla hiç alakalı değil.
* Firmalar para kazanmayı düşünür, hizmet etmeyi değil. O yüzden müşteri hizmetlerine bağlanırken sizin bir embesil olduğunuzu ve hatanın kesinlikle sizden kaynaklandığını imâ eden bir temsilci ile karşılaştığınızda şaşırmayın.
[Farketing notu]: Başarısızlık başaramamakla hiç alakalı değil.
İlginç… İddialı…
Uzun yıllar önce nerede ne amaçla okuduğumu hatırlamadığım bir yazıdaki bir ifadeye benziyor:
Başarısızlık yoktur, sadece sonuçlar vardır.
Daha ilginç…Daha iddialı…
Peki sonucun başarısızlık veya başarı olarak tanımlanmasında etken nedir?
Sonuçtan memnun olmadığımızda mı? 1-0 galibiyetten memnun olmayabiliriz; ama kupa bizim olmuştur, başarıdır bu…
Amacımıza ulaşamadığımızda mı?
Başkaları tarafından takdir edilen bir sonuç elde edemediğimizde mi?
Başarısızlığın tanımı nedir?
Denemeyi bırakmak dışında başarısızlık yoktur. – Elbert Hubbard
Gerçekten de yok mudur?
Maalesef yıllardır başarılı bir öğrenciyken üniversite yıllarında bu başarıya gölge düşmüştür. Sorsanız size onlarca neden sayabilirim. Açıkçası neye göre başarılı, neye göre başarısız sayıldığımı da tam anlamış değilim. Etrafımdaki insanların yorumları dışında tabi…
Ama başarının sınavlardan yüksek not almak gibi bir tanımı da yoktur… Yoksa var mıdır? Bu tanımı kim koymuştur? Nasıl böyle genel-geçer bir tanım haline gelmiştir?…
Bu konuda, yine aynı yazıdaki bir yorum çok ilginç noktalara değinmektedir:
“Başarısızlık başaramamakla hiç alakalı değil” çok doğru bir tespit ancak bu olgu ülkemizde tam tersi, gelişimimizden yani çocukluktan başlayan süreçte herzaman başkalarının doğruları ile yaşadık ve hatalarımız hep cezalandırıldı buda bireysel fikir üretme ve girişkenliklerimizi her zaman baltaladı, bu durum iş dünyamız içinde geçerli.. çözüm mü? evrensel gelişmelere odaklı yenilemiş soyal bilinç!…
Çarpıcı…
“Ancak bu olgu ülkemizde tam tersi”
Kökleri Orta Asya’ya dayanan bir milletin, özünde Anadolu’nun ârifliğini taşıyan bir milletin Batı özentiliğiyle ne batılı, ne doğulu, ne de kendi değerlerine sahip bir millet olamamasından dolayı hangi olgu ülkemizde tam düzüdür ki?…
“Her zaman başkalarının doğruları ile yaşadık”
Başkalarının doğruları da onlara ait değildi ki zaten… Onlar da başkalarından almıştı bu doğru(!)ları…
“Hatalarımız hep cezalandırıldı”
Hata yapmaktan korkar mı olduk? Başarısızlık hata yapmak mıdır?
“Bu da bireysel fikir yürütme ve girişkenliklerimizi her zaman baltaladı”
Bunda mevcut eğitim(!) sisteminin etkileri de görülebilir. “ÖSS’de ilk 100’e girdim. Ne yapacağım? Tabi ki Boğaziçi (ya da muhtelif güzide üniversitelerimizden birini) Elektrik-Elektronik yazacağım.” Elektrik-Elektronik Müh. okumak başarı mıdır? Bireysel fikirilerimiz her zaman başkalarının fikirlerinin baskısı altında olmadı mı? Yürüyüşümüz, oturuşumuz, kalkışımız, giyinişimiz diğerlerine uymadığı zaman dışlanmadık mı?
“Çözüm mü? Evrensel gelişmelere odaklı yenilemiş soyal bilinç!…”
😀
Nasıl olacak bu?
Bu bir çözümdür; ama problemi ortadan kaldırmaya yönelik bir hareket değil.
Benim önerim mi?
Önce aileler çocuklarını nasıl yetiştirmeleri gerektiği konusunda yetiştirilmeli.
Sonra öğretmenler çocukları nasıl yetiştirmeleri gerektiği konusunda yetiştirilmeli.
Bu da yeterli değil. Medya kendini sıfırlamalı. Bizi büyüdüğümüzde ünlü bir pop şarkıcısı veya bir film yıldızı olacağımıza, milyoner olup mutlu ve uzun bir hayat yaşayacağımıza inandıran herşey ortadan kaldırılmalı.
Sonrası mı?
Herkes kendi işine bakmayı öğrenmeli.