Aslında pek yazacak bir şey olmadığı için böyle bir yazı yazıp yazmama konusunda biraz düşünmem gerekti. Sonra baktım ki son dört yılda hiç aksatmadan yazmışım, yani geleneksel hale gelmiş bir açıdan. Bir insanı da ayakta tutan şey alışkanlıkları ve monotonluklarıdır aslında. Bunları kaybedene kadar insan ne kadar önemli olduklarını anlamıyor.
Öncesinde ve gün içerisinde nadiren doğum günüm olacağı aklıma geldiği için pek de değişik bir gün olmadı benim için. Hafta başından beri mevsim değişikliğine yenik düşmüş bir şekilde hasta olduğumdan etrafımdaki insanlara “aşık oldum yataklara düştüm” diyerek tepkilerini ölçmek istedim.
Hiç kimse inanmadı.
Eh, sanırım bu da 14 Şubat’ın doğum günüm olması dışında hiçbir anlamı olmayan bir gün olduğu tezimi destekleyen bir durum oldu. Benim için özel günler farklı değişkenlere bağlı uzun süredir.
Bir ara 14 Şubat’ta doğmuş mağdur arkadaşlar ile “14 Şubat’ta Doğup Mağdur Olanlar Derneği” kursam mı diye bir fikir geçti aklımdan. Sonra bana ne yahu dedim. Benim derdim değil ki.
Ha tabi yine ofiste bir doğum günü kutlaması yapıldı; ama bu defa eğlenceliden ziyade ürpertici oldu benim için. Farklı olan her şey güzel olmuyormuş.
Kısa günün kârı olarak Para Avcısı’nı izlemeye gittim. Tavsiye ederim; ama aileyle izlenecek bir film değil aklınızda bulunsun.
Geç Gelen Güncelleme: Ev arkadaşım ve sevgilisi bana Miyazaki’den Mononoke-hime ve Tenkū no Shiro Rapyuta filmlerinin orjinal DVD’lerini hediye ettiler. Ne kısa günü beee*, ayın kârı oldu bu. Hakikaten mutlu oldum günü kapatmadan evvel.
29 Şubat’ta da doğabilirdin 😀
Eminim daha az enteresan olurdu 🙂