Bir haftadır hiçbir şey yazmadığım gibi son yazıların da hepsinin sadece Fate/Zero üzerine olması beni biraz kıllandırmadı değil aslında… Bu bölümde Berserker’in olmayışı ayrı bir konu zaten. Caster üzerine yaptığımız muhabbetlerin sonucunda da daha obsesif bir manyak ile sonuçlanması tuz biber… Doruk abi, hadi iyisin yine, en güzeli Gılgamış çıktı. Nispet mi yapıyorlar ne? Adama giydirmişler yılan derisi pantolonu, vermişler eline 1944 Chateau L’Hopital şarabını (Bernkastel değil, yok artık daha neler!) konuşturmuşlar filozof gibi. Ama ne yalan söyleyeyim, bu defa Fate serisi içindeki Gılgamış’ın içinde bir şeyler gördüm. Kirei’ye de laf atmadan geçmeyelim. Bu bölümde Fate/Zero için notumu verirken biraz daha spoiler atacağım ortaya. Hepinizin bayramı mübarek olsun!
Öncelikle, Fate serisi boyunca ilk defa Kotomine Kirei’nin teklediğini, ne diyeceğini bilemediğini gördüğümüz gibi; Gılgamış’ın da ilk defa zengin züppe gibi değil de görmüş geçirmiş birisi gibi konuştuğuna tanık olduk. Bu bölümden anlıyoruz ki, Fate/Zero hiç savaş sahnesi içermese bile “masterpiece” olmayı hakeden bir anime olacak, çünkü Gılgamış’ın “hepsinin motivlerini öğrenmek istiyorum” demesi beni tam bam telimden yakaladı. Bilmeyenler için söyleyeyim, bir senaryo içerisinde kurgudan sonra en çok önem verdiğim şey karakter derinliği; karakter derinliğinde en önem verdiğim şey ise karakterin motivleridir. Gılgamış’ın bunları öğrenmek isteyişi tamamen eğlence amaçlı olsa da; komşuda pişer, bize de düşer hesabı şöyle sağlam hikâyeler görecekmişiz gibime geliyor. Yine de Kirei’nin Gılgamış’ı Archer diye çağırmasını biraz yadırgadım. Yıllardır bildiğimiz sevdiğimiz Archer’ın bir klas ismi olduğunu gözümüze soktular iyice.
Light Novel okumayacak olup da spoiler almaktan çekinmeyenler devam etsinler, yok ben spoiler yemek istemiyorum diyorsanız son paragrafa atlayın.
Fate/Stay Night bilginiz varsa son savaşın Gılgamış ile Saber arasında yapılacağını, Gılgamış’ın Kirei’nin servant’ı olarak dövüşeceğini zaten biliyorsunuzdur. Yok bilmiyorsanız… neyse ağzımı bozmayayım şimdi 😀
Fate/Zero’nın başında Kirei’nin karısının yeni öldüğünü zaten söylemişlerdi. Ama söylemedikleri şey, Kirei’nin karısının intihar etmiş olmasıydı.
Söylemeyecekleri şey, Kirei’nin eşinin intihar etme sebebinin, Kirei’ye hayatta halen birilerine bağlanabileceğini, bu bağlılıkta acı ve mutluluk bulabileceğini göstermek. Bu konuda daha derine inmek istemiyorum zira Kirei karakterinde kendimden daha fazla şeyler bulmaya başladım.
Yine Fate/Stay Night’tan, Kirei’nin Kiritsugu’yu vurarak öldürdüğünü de biliyoruz. Şu anda benim kafamı en çok kurcalayan şey, Kirei’nin neden onu vurduğu. Çünkü Light Novel boyunca herhangi bir şekilde Kirei düşmanlık beslemiyor Kiritsugu’ya, ya da ben çok safım.
Daldan dala atlamaya devam ederek Lancer’la işimizin bitmediğini, archibolt gibi bir adamı öyle bina yıkarak öldüremeyeceğimizi yakında göreceğiz.
Kirei’nin babası Kisei’nin yapacağı küçük değişikliğe gelirsek… Caster’ı öldürecek Master ve Servant için Master’a fazladan bir emir büyüsü (command spell) verecek. Bence iyi, valla iyi yani.
Bir bölüm boyunca Berserker görememiş olmanın verdiği acıyı Kirei ve Gılgamış’ın konuşması dindirdi. Ha, bu bölümü sadece çay eşliğinde değil, memleketimde evimin balkonunda İznik Gölü’nün karşısında izledim. Güzel oluyor be 😀 Şu bayram tatilini yapmadılar dokuz gün anasını satayım…
…Ve, evet, bu devirde PS2 kıymete bindi. Ben de CDleri zorlukla okuyan emektar slim PS2’min kıymetini bilmeye gayret gösteriyorum… Bir de çipli ya (yaşasın korsan), internetten bulduğum isoları dvdye yazdırıp oynayabiliyorum. Yoksa bulunmuyor bu güzîde oyunlar Türkiye’de…
Yuh be 75 yorum. Özet geçseydik bari.