Uzun bir süreden beri blogumu aksatıyor, bir kitap veya oyun bitirmiş olsam da hiçbir şey yazmıyordum. Elimden geçmiş olup da buraya taşımaya değer bulduğum kitap, film ve oyunların yanı sıra; eleştiri mahiyeti bulunmayan, faydalı olması muhtemel tasarım ve yapımlarım da mevcuttu…
Yine de, ipin ucu kaçınca tekrar yakalamak zor oluyor. Ve şimdi de Güneşi Gördüm ile verdiğim bu arayı daha fazla uzatmadan yeni bir yazı ile döneyim dedim.
Mahsun Kırmızıgül’ün Sarı Sarı klibini hatırlayanlarınız vardır. Oradan buralara ne kadar değişmiş, hayat görüşü, çizgisi nasıl oluşmuş; beni ilgilendirmez, merak da etmiyorum zaten. Dün Ankamall’da mal mal gezerken uzun süredir gitsem mi diye düşündüğüm filme gitme imkânı buldum.
Daha önce okuduğum gibi, çok fazla soruna değinmeye çalışmışlar; ama hepsine yetmemiş filmin süresi. Beyaz Melek’i seyretmemiş olduğum için hiçbir beklenti olmadan gittiğim filmde, çok ağır bir melodram var. Eski arabesk Türk filmleri gibi bana hitap etmeyen bir film değil ama. Sanatsal yönden çok fazla eleştiriye tabi tutamam; çünkü asıl amacı sorunlara değinmek, mesaj vermek, kanayan yaraları göstermek. Ama yine de, bunları yaparken filmin bir romandan çok hikâye gibi sahne sahne gösterilerek her sahnenin ekranın kararması ile bitmesi bence gayet güzeldi.
En çok eleştirilen yönünün ağır bir duygu sömürüsü yaptığı düşünülürse; Mahsun Kırmızıgül’ün ülke sorunlarından çıkar sağlamaya çalıştığı gibi komik bir yargıya varılabilir. Ama bir şehidin ailesine evlâtlarının vefatını haber veren komutanın sessizliğinden daha büyük bir çığlık var mıdır ki o dakkaya kadar ağlamaklı bile olmamış benim gözlerimden yaşlar aksın. Belki de bu kadar çok duygusal sahne yüklenmemeliydi bir filme.
Tabi tüm bunların ötesinde; bu sorunları imasız olarak açık bir dille anlatan ilk film oluyor herhalde. Sanki bir makalenin filme dönmüş hali gibi. Sen ölürsen şehit, ben ölürsem terörist sözünün bu kadar cesaretle söylenebilmiş olması bambaşka anlamlar katıyor filme. Gerçekten cesurca bir film ve en derin yaralara bile korkusuzca el atıyor.
Çok söz söylemek bana düşmez elbette; ama Güneşi Gördüm, bir sanat eseri olarak olmasa da, toplumsal duyarlılığın bir ürünü olarak, mutlaka izlenilmesi gereken bir film. Sinemada izlemiş olduğum için kendimi şanslı sayıyorum.
Her yaraya bir tutam tuz atan bir film. Filmin ismini verdiği güneşi görme eyleminin son sahnede galata köprüsüne galata kulesinin gölgesini aşarak düşmesi güzel bir sahne. Ancak metrajının büyük bir bölümünü işgal eden konuya istinaden farklı bir konu üzerine güneşin doğması beni birazcık da olsa düşündürdü.
Nitekim bu konuda hemfikiriz tansel. Film mutlaka izlenmesi gereken bir film.
Abi izledin herhalde? Hayırlı olsun diyeyim öyleyse 🙂
Evet, güneşi görme biraz farklı ve benim de anlayışlı olmadığım bir konu üzerinde olsa da yine de güzel isim gibi