10 yılı aşkın süredir yazdığım bu blogtaki son yazımın üzerinden birkaç ay geçmesinin yanısıra, taslak durumunda kalmış bir kaç yazımı da artık elden çıkarmanın vakti geldi derken, 2018 yılının her nedense diğer yıllara göre çok daha yoğun ve olaylı geçtiğini fark ediyorum.
Burada bahsi geçen tek mesele siyasi ve ekonomik olaylar değil elbette. Onları hemen herkes benden çok daha iyi biliyor. Benim de zaten olan biten üzerine ahkâm kesmek gibi bir niyetim yok. O yüzden yine her zamanki gibi, işin benim tarafımdaki yansımalarını anlatacağım.
Öncelikle 10 yıldır açık olan bu blogun istatistiklerine baktığımda, diğer tüm yıllara göre en çok 2018 yılında yazmışım. Tabii bu, girdi çokluğu ile değil de, kelime çokluğu ile böyle. Ayrıca girdi başına en fazla kelime yine bu yıl olmuş. Çok dolmuşum 🙂
Asıl meseleye dönecek olursam tabii…
İş Değişikliği
4 yılı aşkın süredir bir savunma sanayi firmasında yazılım mühendisi rolü ile çalışmaktaydım. Bu süre kimilerinize çok uzun, kimilerinize çok kısa gelecek olsa da, açıkçası benim için gereğinden fazla uzun ve yıpratıcı olarak sonlandı.
Bu süre içinde yurtiçi ve yurtdışından gelen teklifleri sürekli reddederek sadece Neon Town isimli proje için freelance çalışmayı kabul etmiştim ki, sonrasında o da benim çocuğum hâline geldi.
Ama son bir yıl içerisinde, bana gelen teklifleri ve gelecek planlarımı kendileriyle paylaştığım hâlde yöneticilerimin pek oralı olmaması, ve özellikle son performans/maaş görüşmesinde beni pek mutlu eden sonuçlar almamam dolayısıyla, gelen teklifleri değerlendirme kararı aldım.
Bu kararı aldıktan sonra gelen tekliflere karşılık, ilgili firmalarda çalışmayacak olsam bile görüşmelere gittim. Bunu açıkçası, 6 yıllık ilişkiden çıktıktan sonra karşı cinsle nasıl tanışıp arkadaşlık kuracağını unutmuş kişilerle analoji kurabiliyorsanız anlayabilirsiniz. Zira, artık eski iş yerim olan iş yerine 4 yıl önce ilk defa görüşmeye gittiğimde insan kaynakları yoktu. Kaldı ki, benden sonra işe giren insan kaynakları görevini yerine getirecek dünyalar tatlısı Merve hanım, benden önce işten ayrıldı, oradan düşünün yani. İki kıdemli yazılım mühendisinin kısa bir teknik mülâkatından sonra “yarın gel başla” tarzında bir işe alım süreci yaşadığım için, biraz tecrübe edinmem, tekrar ısınmam gerekiyordu.
Bu süreçte, şu anda çalıştığım firmanın resmî bir teklif sunana kadar görüştüğüm yerlerde edindiğim tecrübeleri uzun uzun yazmak yerine, M. Serdar Kuzuloğlu’nun şu videodaki açıklamalarını izleyerek fikir edinebilirsiniz:
Elbette ki yaşım ve çalışma sürem dolayısıyla “senior software engineer” pozisyonunda teklifler alırken firmaların bir kısmının inanılmaz kasıntı, yapacağım işle hiçbir alâkası olmayan görüşme süreçleri dayatmasını anlayabilmiş değilim. Benim ne iş yaptığımın, ya da bana ne iş yaptırabileceğinin üzerine hiçbir fikri olmayan insanarla da görüştüm. Daha samimi, işe uygun yerlerin de olduğunu görmek beni mutlu etmiş olsa da, piyasa korkunç hâle gelmiş. Türkiye’de beyaz yakalar için işe alım süreci hâlen oturmamış.
Ayrıca Ocak ayında şöyle bir tivit atmıştım:
To people who keep asking why I'm not into VR…
(Neden VR işine girmiyorsun diye soranlara…) pic.twitter.com/8q5s2VWca7— Tansel Altınel (@Tanshaydar) Ocak 16, 2018
İronik bir şekilde şu andaki iş yerimde Sanal Gerçeklik ve Simülasyon üzerine çalışıyorum. Hayat insanları nerelerden nerelere götürüyor tahmin etmek güç; ama artık aktif olarak Unity ile çalışabildiğim bir işe sahip olduğum için de mutluyum.
Askerlik
2019 Şubat ayında biten tecilimi beklerken, kısa dönem mi olur, yoksa şansıma astek çıkar da uzun mu giderim diye düşünürken, artık sakıza dönmüş olan bedelli askerliğin yasalaşması ile bu şansı değerlendirme kararı aldım.
29 yaşına kadar öyle böyle tecil edilmiş ve bir türlü yerine getirilememiş bir görev olarak, hâlen askerliğimi yapmamış olmam benim için stres kaynağı olmaya başlamıştı.
Arkadaşlarımın, akrabalarımın çoğu yaşları gelir gelmez genellikle uzun dönem olarak gidip geldiler, ve aradan o kadar çok süre geçti ki “şimdiye kadar gitsen çoktan gelmiştin” düşüncesi kafayı kurcalar hâle geldi. Tam ne yapsam diye düşünürken e-devlet üzerinden başvuru yapabilir durumda olduğumu görmek, bu duruma da bir çözüm getirmiş oldu. Tek problem, piyango gibi celp dönemi beklemek olacak zannedersem; ama 3 hafta nere, minimum 24 maksimum 52 hafta nere. Hâliyle 30 yaşıma askerliğimi yapmış olarak girme hayalim hâlen gerçekliğini korumakta.
Yine de, bu meselenin amiyane tabirle orospu sakızı gibi uzatılmış olmasından duyduğum rahatsızlığı belirtmeden geçmeyeyim. 2011 ve 2014 yıllarındaki bedelli askerlik yasasında, yasanın duyurusu bir gece ansızın yapılmış, bir haftalık başvuru süreci içerisinde hızlı bir şekilde aradan çıkarılmıştı. Üçüncü haftasında artık gündemde bile değildi. Bu defa seçim öncesi vaad şeklinde başlayan süreç, o kadar çok uzatıldı ve çorba edildi ki, karşı olanda da destek verende de nefret ve bıkkınlık oluştu. Keşke yine bir gece ansızın duyurup, bir haftalık bir başvuru süreci ile temizleselerdi de insanlar bu kadar bilenmeseydi birbirlerine.
Neon Town
Gelgelelim Neon Town meselesine.
Hacı hâlen bitmedi mi? diye soran olursa ağzına kürekle vurarak, ulan gebeş, sen en son büyük bir projeyi tependeki kıdemlinin arkasına yapışmadan ne zaman tamamladın? diye cevap vermek geliyor içimden; lâkin soranlar arasında çok sevdiğim, değer verdiğim insanlar olması hasebiyle onlara düzgün dille açıkladığım meseleyi burada da bir açıklayayım diyorum.
Öncelikle, Neon Town üzerinde 7/24 aktif çalışma yapmadığımızı söyleyeyim. Bunu zaten bilenleriniz var; ama bazıları sanıyor ki ben sabah 8’de kalkıp bunun başına oturuyorum. Hayır arkadaşlar, bazen yeri geliyor bir-iki hafta projeyi açıp bakamadığım oluyor. Kaldı ki iki defa 6 ay civarı ara vermemiz gerekti. Biz dediğim de, projede aktif olarak çalışan Benjamin ile ben varım sadece.
Zaten tam zamanlı bir mühendislik işinin yanında lisans/yüksek lisans dönemleri, arkadaşlar, sosyal hayat, kendine vakit ayırma gibi kısımların yanında kalan vaktimi bu projeye aktarıyorum. Projenin baştan aşağı tüm kodunu yazmanın yanında, seviye inşası, sprite import etme, vb teknik detayların hepsiyle de ben ilgileniyorum. Yani oynayacağınız oyunun asset kısmı hariç hepsi benim elimden çıkmış olacak. Bu da oldukça fazla iş demek. Elimden geleni yapıyorum.
Yine de yolun sonu göründü. Kayıt mekaniğini yazdığım şu günlerde, oyunun Eylül sonu gibi Steam’de yerini alacağını söyleyebilirim. Hatta yakında yeni bir trailer da yayınlanacak.
Hatta belki aranızdan şanslı bir çift bir hafta tam pansiyon… şaka şaka. Ben kendim tatile gitmiyorum, sizi mi göndereceğim? En fazla üç beş key paylaşırım.
Neon Town üzerine teknik detay paylaşımı fikirlerim hâlen devam ediyor; ama bloguma girenlerin arasında gerçekten bir şeyler öğrenmek isteyenlerin sayısının azlığını gördükçe değer mi emin değilim.
Gelecek Planları
İş değişikliğini yapmış, artık para içerisinde yüzüyorken, gidip güzel bir HDTV, bir PS4 Pro, bilimum oyun ve ses sistemine parayı gömdüğüm için yakın zamanda üretken değil de ülkenin geri kalanı gibi tüketken takılmayı planlıyordum. Tabii hayaller gerçekler farklı oldu.
Neon Town için yetişemeyeceğini ön gördüğüm bazı özellikleri oyun çıktıktan sonra ücretsiz eklenti ve genişleme paketi şeklinde sunacağımız için Eylül sonunda Neon Town işi bitmiyor. Muhtemelen 2018 sonuna kadar bununla devam edeceğim.
Bunun yanında, artık Paralycid’i de raftan indirip güncellemenin vakti geldi. Türkiye içindeki oyun geliştirme ekiplerinin geldiği noktanın Soldiers of the Universe olduğunu görünce insan hayata küsüyor elbette; ama ben keyif aldığım işi yapmaya devam etmek istiyorum.
Askerliği atlattıktan sonra da zannedersem evlilik hazırlıklarına başlayacağım. Scratches, Serena, ve Asylum gibi oyunların yapımcısı Agustín’in yaptığı gibi de baba olup oyun işinden elimi eteğimi çekmek de istemiyorum. O yüzden biraz sıkıntılı bir süreç beni bekliyor sanıyorum.
Bununla beraber yazmaya da geri dönmek istiyorum; ama aynı anda uğraştığım birden fazla işin yanında hobilerimi de amatör seviyenin üzerinde tutmak istediğim için (akvaristlik, bisiklet, yazarlık, gitar vs) seçim yapıp bazılarından belli bir süre feragat etmem gerektiğinin de farkındayım. En azından taslak hâlindeki yazılarımı bitireceğim.
Aslında iş değişikliği ve askerlik ile ilgili kısma yazmak istediğim çok anı, içimi dökmek istediğim çok birikmişlik var. Ama maalesef bazı şeyleri halka açık yerlere yazmanız, bunlardan bahsetmeniz, bunlar hakkında görüş bildirmeniz kötü niyetli insanlar tarafından aleyhinize kullanılabiliyor. Dahası, zaten kendi kişisel hayatımdan ve gün içinde yaptıklarımdan yakın çevrem dışındaki insanlara bahsetmemin gerekli olmadığı düşüncesinde bir insan olarak, şimdiye kadar blogta da doğrudan kendimden bahsetmedim genelde (güzel qızlar ekleyebilir). Sosyal medyadan da elimi ayağımı çokça çekmiş durumdayım. Hâliyle eski tas eski hamam deyip, blogta aynı içeriklerle devam edip, bir yandan da kendi projelerimi ilerletmeye devam edeceğim artık.
Neyse ben şu const vs static readonly farkının derleme zamanında override edilmesini düzeltmeye geri döneyim.
Haydar Bey, bu tip (hayatinizdan-bir-kesit tarzi) yazilariniz en sevdigim. Gerci ben biraz huysuzum sanirim, cunku daha negatif ve yazarin kendini irdeledigi yazilari daha yere basar buluyorum 🙂
Daha cok yazi gormeyi dort gozle bekliyorum. Yeni isiniz de hayirli olsun
Daha çok yazı gelecek elbette; ama slice-of-life tarzı kendi hakkımda yazılarım yılda bir-ikiyi geçmez sanıyorum. Ha kendime gömüyor olmam zaten hemen her yazıda az da olsa mevcut 😀
Teşekkürler, darısı başına.