Bugüne kadar ne işçi ölümleri, ne şehit haberleri, ne de vefat eden çocuklar için bir şey yazdım.
Hiçbiri için benim kelimelerim yeterli olamazdı. Halen de değil zaten.
Bir hata gördüğünüzde, onu elinizle düzeltin.
Elinizle düzeltemiyorsanız, dilinizle düzeltin.
Dilinizle düzeltemiyorsanız, kalbinizde buğz edin.
Zaten bu da imanın en düşük seviyesidir.
Meğer ki biz imansız olmaya doğru gidiyormuşuz neredeyse.
Ben inşaatta da, demir doğramada da, çok çeşitli fabrikalarda da çalışma şartlarını gördüm. Hatta bu saydıklarımın bir kısmında, kısa süreliğine de olsa bizzat çalıştım.
Eli boyalı olan bir ayakkabı boyacısı, benden sigara rica ettiğinde boya bana bulaşmasın diye ucundan tuttuğunda elinden yakalayıp, “usta, biz de çalıştık, çekinme” diyebildiğim için kendimle gurur duydum. Şimdiyse iğreniyorum. Çalışan eller kirlenmez ki. Belki, ben de çalıştığım için benim de ellerim temiz kaldı. Bilemiyorum.
Ama, çizmelerimi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin diyen ustaya, ne diyebilirim ki?
Hatırlıyorum, atölyeden çıktıktan sonra üstünü değiştirmeye vakti olmayan insanların, bizim arabaya binerken koltuğa gazete koyup “döşeme kirlenmesin” diyerek oturduğu zamanları. O zaman yaşça küçük olduğumdan, “ne düşünceli insanlar” diyebilmiştim ancak.
Şimdi ise hiçbir şey düşünemiyorum. Bir tarafta olur böyle şeyler diyenler, bir tarafta suçlu arayanlar, bir tarafta fanatikler, bir tarafta karşı kesime çamur atmaya çalışanlar.
Biz, hepimiz, bir araya gelsek o çizmedeki kir bile olamayız, bunu anlamayı reddedenler yani.
İnsanlığımdan utandım. Bu adamın naifliğini ne aklıma, ne kalbime alamadım.
Ama mutluyum. Anavatanıma, Anadoluya, bu insanın yetiştiği toprağa döndüğüm için mutluyum. Belki bu topraklar beni de temizler. Belki bu insanlar, kalbinde zerre aydınlık kalmamış insanları bile temizler.