Tanshaydar'ın Mekânı
Başka bir şey yok
Kategori: Beyazperde, Eleştiri

The Outsider – Yabancı [Netflix]

Zamanında babama emeklilik hediyesi olsun diye aldığım Netflix hesabını, Castlevania çıkınca babamdan daha çok kullanmaya başladım, ki kendisi de tüm kütüphaneyi bitirmiş gibi görünüyor. Sinefililik bizde babadan oğula geçiyor desem yanlış olmaz herhalde.

Hâliyle arada çalışmadığım, özellikle de akşamları evde kendime vakit ayırdığım zamanlarda abuk subuk film izleme sitelerinde korsan takılmaktansa Netflix’te takılmayı tercih ediyorum. Zaten hep belgesel, caz takıldığım için herhalde en uygunu da bu.

Aşağı yukarı hepiniz Netflix’in ne olduğunu biliyorsunuzdur ve birçoğunuzun da tek veya ortak hesabı vardır zaten, o yüzden Netflix nedir ne değildir kısmını geçiyorum. Netflix’in kendi orjinal yapımlarını da genellikle severim, ve Stranger Things favorilerimden olmakla beraber, filmlerini de beğenmişimdir. Dolayısıyla The Outsider’ın fragmanını izlediğimde baya bir heyecanlanmıştım.

Ne yalan söyleyeyim, fragmanı izlerken bir Kill Bill filan izleyeceğimi zannettim. Katana dövüşlerini her zaman sevmişimdir ve bir Rurouni Kenshin izleyeceğime dair beklentiye girmesem de, en azından iki kılıçlı aksiyon izlerim demiştim. Ayrıca Jared Leto’ya karşı Joker performansından dolayı bir antipati toplayan kesime rağmen, özellikle Blade Runnder 2049‘da Mr. Wallace performansından beri kendisine sempatim vardır ve oyunculuğunu beğenirim. Onun da performansını görmek eğlenceli olacaktı.

Tabii fragman Şubat’ta çıktı, ben film çıkana kadar filmin varlığını unuttum. Hatta o kadar unuttum ki, 22 Mayıs’ta Google bana “ilginizi çekecek haberler var” deyip Stephen King’in The Outsider isimli romanını önerdiğinde, oha lan Stephen King hâlen kitap mı yazıyor? tepkisini vererek nereden sipariş edebileceğimi bakarken, bir arkadaştan “Outsider çıkmış” mesajını alınca -ki kendisi de bir Kule yolcusudur-, olayı kitaba yordum.

Sonra, beyin benden bağımsız biraz çalışınca, arkadaşla Stephen King’in yeni bir kitabı çıkacağına dair muhabbet etmediğimizi hatırladım. Hakeza bir kitap çıkacağını da bilmiyordum (evet bir süredir mağarada yaşıyorum). O zaman Outsider çıkmış mesajının aslında kitap ile ilgili olmayabileceği ihtimali ile bir google araması patlatınca fark ettim ki, aylar önce fragmanını izleyip “oha çok güzel, ben bunu izlerim” dediğim film çıkmış.

Hemen işi gücü bırakıp, ki zaten saat de gece 11’e geliyordu, aşırı muhteşem altyapımın (!) sağladığı internet hızındaki dalgalanmayı da hesaba katmamak adına Netflix üzerinden filmi indirdim ve kısa süren işlemin ardından filmi izlemeye başladım.

Uzun süredir ilk defa (sinema salonlarında izlediğim filmler hariç), bir filmi bir kere bile durdurmadan, bitmesine ne kadar kaldı diye bakmadan izledim. Adeta büyülenmiş gibi ekrana kilitlenmişim. Zamanın nasıl aktığını, saatin ne zaman gece biri geçtiğini fark etmedim bile.

Ve inanılmaz bir şekilde, filmi beğendim.

Filmdeki favori sahnelerimden biriydi bu.

Gecenin bir yarısı sağa sola salça olup ben filmi beğendim dedikten sonra internette ne demişler diye bakınca bir anda afalladım.

Filmi yerden yere vuran, itin deliğine sokan, oyuncuya ve yapımcıya demediğini bırakmayan incelemeleri görüp okudukça kafamda “ulan acaba ben başka bir film mi izledim ki?” sorusu oluşmaya başladı.

Sonra baktım ki, yoo, gayet aynı filmi izlemişiz. E nesini beğenmediler? Yani acaba benim gibi bir Kill Bill bekleyip hayal kırıklığına filan mı uğradılar? O konuda Outsider’a ben de çok kırgınım; lâkin ben beklediğimi alamasam da, filmin sunduğu şeyi beğendim. Sonra biraz okuyayım bakayım neyi eleştirmişler dedim, ki demez olaydım…

Neden Japon Baş Karakter Koymadınız

En büyük eleştirilerden biri bu. Vay efendim neymiş, film ikinci dünya savaşı sonrası Japonya’sında geçiyormuş, herkes Japon olmalıymış. Madem bir film yapıyorsun, baş karakter neden o kültürü yansıtmıyormuş.
E filmin adı Outsider (Yabancı), bundan olabilir mi acaba?
Yani filmin amacı zaten o kültür içerisinde bulunan bir yabancının durumunu anlatmak. Yani film hiçbir şekilde “ben Japon kültürünü ve Japonların yaşayışını anlatacağım” diye bir sunumda bulunmadı ki?

La Jared Leto dışındaki tüm oyuncular Japon zaten? Adamlar kendi aralarında Japonca konuşuyorlar. Hatta bizim karaktere Gaijin (Japon olmayan) deyip duruyorlar? Olay Japonya’da geçiyor?

Yani ekşisözlük hiçbir siki beğenmeme timi bile daha tutarlı eleştiriler yapıyor, ya da en azından ben beğenmedim deyip geçiyor. Siz neyin eleştirisini yapıyorsunuz? Bu doğrudan şuna benziyor, limotana sipariş edip “ama bunun içinde elma aroması yok” deyip eleştiriyorsunuz. E limonata bu zaten, elma suyu değil ki?

Japonların İkinci Dünya Savaşı Sonrası Travmasına Yeterince Değinmemiş

E filmin adı Outsider? Ondan olabilir mi acaba?
Film, ne bileyim bir 1954 Godzilla’sı gibi o dönem travmayı metaforik olarak anlatma gayesi gütmüyor ki?
Kaldı ki konu yine o dönem güç savaşı içinde olan iki ailenin arasındaki düşmanlık ve ihanetler silsilesi. Yani o durumun içine düşmüş bir Amerikalı görüyoruz. Bence gayet de değinmiş o sıkıntılı sürece.

İyi bir Ganster Filmi Değil

E filmin adı Outsider? American Gangster değil ki?
Yani olay o dönemin Yakuza’sı içinde geçiyor diye film bir gangster filmi mi olmalı? Film o durumun içine düşmüş bir yabancıyı anlatıyor.

Ve bu böyle gidiyor.

Zaten Politik Doğruculuk ve SJW akımlarının batıyı mahvettiğini, adamakıllı bir ürün çıkarmanın ve kaliteli eleştiri yapabilmenin yok olmaya yüz tuttuğunu az çok biliyorsunuzdur. Bu white-washing muhabbeti ile her filme ve diziye bir zenci, bir kültürel azınlık sokma muhabbeti en son Middle-Earth: Shadow of War’a zenci sokulması ile ayyuka çıkmıştı. Orta Dünya’da zenci ne arar la? derseniz ırkçı oluyorsunuz. Bu eksende yapılan ürünler ve eleştiriler hiçbir şekilde kalite sunmuyor artık.

Filmin eleştirilebilir yanı yok mu? Tabii ki var. Bir kere modern bir “Son Samuray” filmi olmaya kalkışmış ve bunda başarısız olmuş.
Nick Lowell karakterini daha iyi anlatabilir, derinlik katabilirmiş.
Yakuza hayatından çıkıp kendine yeni bir hayat kurmanın zorluğu, özellikle emekliliğe yaklaşan karakterler için anlatılabilirmiş, vs vs.

Ama bunlar filmin kendi içerisinde, kendi sundukları ile eleştirilebilecek detaylar ve kaliteli bir eleştiri ile çok farklı filmlerden örnekler çekilerek bunlar yapılabilirmiş.

Eskiden Türk sitelerinden içerik okumayı bırakmıştım benzer sebeplerden dolayı. Anime muhabbetini ise yakın arkadaşlar dışında komple kesmiştim. Anlaşılan artık sözde kaliteli sitelerdeki içerikleri de bir tutam tuz eşliğinde okumamız gerekecek.

Dünya nereye gidiyor yahu? Biz mi çok yaşlandık?
Yoksa filmin amacı, benim gibilerin de artık birer Outsider olduğu gerçeğini anlatmak mıydı?

2 şey demişler
  1. Vallaha haklısın reyiz. Ben de aynı sebepten ötürü pek çok siteyi takibi bırakmak zorunda kaldım. Yoksa kendi kendime öfkeleniyorum ekran başında.

    Zyrean 14 Şubat '19 tarihinde | Cevapla
    • Ekran başında öfkelenmemek için en iyi şey kendi başına izleyip/oynayıp keyif almak ve en fazla sadece yakın arkadaş çevresi ile paylaşmak sanırım.

      Tanshaydar 10 Mart '19 tarihinde |

Söz uçar yazı kalır