Tanshaydar'ın Mekânı
Başka bir şey yok
Kategori: Beyazperde

17 Again – 17 Yeniden

4696-17-aDaha dün akşam, The International‘dan beri kayda değer bir film izlemediğimden dem vurmuştum bir arkadaşıma… İki girdi arasındaki farkın da 17 güne denk geliyor olması ayrı bir ironi mi, onu bilemeyeceğim.

17 Again, çok ilginç bir film. “Size ikinci bir şans verilse?” klişe konusunu güzel ve farklı bir şekilde işlemiş. Konusu kısaca şöyle: 1989 yılında lise son öğrencisi olan Mike lise basketbol takımının yıldızıdır. Üniversite bursu ve parlak bir gelecek onu beklemektedir. Ama her şeyden vazgeçip, hamile olduğunu yeni öğrendiği kız arkadaşı Scarlet’le evlenmeye karar verir.
20 yıl sonra, Mike’ın o parlak günleri dönmemecesine geride kalmıştır. Scarlet’le evliliği bitmek üzeredir, şirketteki terfiyi beklerken kovulmuştur, çocukları onu zerre kadar kaale almamaktadır ve lisede bir inekken sonradan teknoloji milyarderi olan en iyi arkadaşı Ned’in yanında yaşamaya mecbur kalmıştır.
Ama Mike’a ikinci bir şans verilir ve mucizevi bir şekilde 17 yaşına geri döner; ama sadece kendisi. Geri kalan herkes, her şey olduğu gibidir. Mike 17 yaşında görünse de, 30 küsur yaşındaki bir adam gibi davranması 2009 yılının lisesinde garip kaçar. Bu ikinci şansı iyi değerlendirmeye çalışmasına rağmen kazanabilecekleri kadar kaybedebilecekleri de vardır.

Bu resmi çizmek ne kadar kolay. Seni bekleyen üniversite, belki de parlak bir basketbol kariyeri varken sen gittin o aşiftenin peşine, Allah canını almaya! Halbuki, o kızın peşinden gitmeseydi ne olacağını kim garanti edebilir? Hadi üst düzey bir şirkette yönetici oldun, veya yıldız bir NBA oyuncusu oldun. Bunlar evliliğinin de mükemmel olacağını, çocuklarının seni kaale alacağını, mutlu yaşayacağını garanti edebilir mi?

Bugünkü değme kemalistlerin dillerinden düşürmediği “…saydı … olurdu” sözünü hiçbir zaman anlayamadım. Bir müslüman olarak kadere imanım var, ve öğrenme/anlama tutkumun sonucunda araştırıp/okuyup/ettikten sonra kaderin “…saydı … olurdu” mantalitesi ile çalışmadığını biliyorum. Nereye geldik? Ha… bu başka bir başlığın konusu :/ Her neyse.

Elemanımıza bir şans saha veriliyor. Filmin konusu da zaten bu. Yalnız, filmin farkettirmeden dokundurduğu durumlar mükemmel:

– Babalar çocuklarını anlayabilir(?), çünkü onlar da zamanında çocuk/genç olmuştur. Tek sorun(!) onların çocuk oldukları dönem ile, çocuklarının çocuk olduğu dönemde birçok şeyin farklı olmasıdır.
– Amerikan hayatında köpek gibi çiftleşme bir yer etmiş gibi görünse de, onlarda da halen ahlâk denen bir kelimenin yaşadığı görünmektedir. Her ne kadar Amerikan rüyasının çoktan patlamış olduğundan haberdar olmayan aydın Türk gençlerimiz de köpek gibi çiftleşmeyi modernlik saysa da, ben halen American Beauty‘yi izleyip anlayabilecek gençlerin olduğuna inanıyorum.
– Kendi ilişkileri bir türlü yürümeyen, herkesi kendileri gibi zannederek ilişkileri iyi yürüyen kadınları “aaaa, siz kandırılıyorsunuz! Kocanız şöyle, böyle; bak senin sevgilinin aslında gözü dışarıda, daha iyisini bulunca seni sepetleyecek” diye avaz avaz bağıran kaltaklara da ince bir gönderme yapılmış.

Bu kadar seviyesiz geyiğin fazla olduğunu düşünüyorum.
Ama filmden aklımda kalan bir cümle var.
Gençken her şey dünyanın sonu gibi gelir.
Doğru gibi görünüyor.

2 şey demişler
  1. sen ne aptal ne gereksiz bi insansın

    asdsfaa 5 Ocak '10 tarihinde | Cevapla
  2. Sevgili Koç.net kullanıcısı, isim belirtme zahmetinde bulunsaydınız keşke.
    Bir daha ki sefere inşallah.

    Tanshaydar 5 Ocak '10 tarihinde | Cevapla

Söz uçar yazı kalır