Yıllar önce (2009) yazdığım bir yazıda bu konudaki düşüncelerimin bir kısmını dile getirmiştim. Önceki günlerde patronumla bu meseleyi konuşurken kendisinin de aynı görüşte olduğunu; ama gelenekselci tavır sergilemenin yanlış olduğunu söylemişti.
Yani kısaca, kâğıt kitap seviyorsan çok güzel; ama sevmiyorsun diye e-kitap kavramını itin deliğine sokmaya gerek yok. Herkes, nasıl rahat ediyor ve nasıl kullanışlı buluyorsa kitabı öyle okumalıdır. Sonuçta önemli olan içindeki yazıdır.
Peki gerçekten de önemli olan içindeki yazı mı?
Bu konuda maalesef görüş ayrılığı yaşıyoruz birçok insanla. Ben kâğıt üzerine basılı kitapların daha iyi olduğunu düşünürken kâğıda dokunmanın verdiği hissiyatın ve kitabın ağırlığını elde hissetmenin getirdiği farkındalığı argüman olarak kullanırdım. Çok da geçerli argümanlar değiller belli ki…
Birkaç gün önce MyAnimeList’teki hesabımda profilimdeki favori karakterleri güncelledim. Makishima Shougo, Urobuchi Gen’in yazdığı Psycho-Pass isimli dönemin en güzel animelerinden birinde antagonist rolünde bir karakter. Urobuchi Gen için bir açıklama yapmama gerek var mı, bilmiyorum. (Fate/Zero, Saya no Uta)
Psycho-Pass’in 15. bölümünde geçen konuşmadan bir alıntı vermek istiyorum:
Hacker: O zaman gidip indireyim.
Makishima: Neden basılı kitap almıyorsun? E-kitapların karakteri olmaz.
Hacker: Öyle mi?
Makishima: Kitaplar sadece içindeki kelimeleri okuduğun şeyler değildir. Kitaplar aynı zamanda algılarını düzenlemeye yarayan araçlardır.
Hacker: Ayarlamak derken?
Makishima: Kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda, bazen okuduklarımı kafam almıyor. Böyle bir şey olduğu zaman, okumamı engelleyen şeyin ne olduğunu düşünnmeye çalışırım. Kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda bile rahatça okuyabildiğim ve kafamın aldığı kitaplar da var. Neden olduğunu anlamaya çalışıyorum. Belki de zihinsel akort gibi bir şeydir. Akortunu yaparken önemli olan şey ise, parmaklarınla dokunduğun kâğıdın hissi ve sayfaları çeviririken beyninin aldığı anlık tahriktir.
Düşüncelerime tam bir tercüman olmuş sayılabilir mi? Eh, belki. Ama en azından ‘gelenekselci’ bir yaklaşım değil, geçerli bir argüman sunuyor.
Aynı fikirdeyiz. illa öyle seven e-kitap olarak okuyabilir. Ama kitap dediğin o kağıdın basım kokusunu alıcaksın böyle içine çeke çeke koklayacaksın miss gibi. Bi türlü e-kitap okumayı sevemedim. Zaten göz ağrısı da yapıyor monitörde. He hani çok meraklıyımdır, internette basımını bulamam, kitapçı kitapçı gezip bulamam. ya da türkçe hali yoktur. O zaman okurum bak.
E kitaba bende ısınamadım. 4.dakikadan sonra şaşı gibi bakmaya başlıyosun.
Online manga bile okumaktan nefret ediyorum.
Ve…
Makishima…
Kesinlikle sevmiyorum e kitap olayını. Gözleri yoruyor en başta. Kitabın verdiği o his, o rahatlık, bir tarafı kıvrıldığı zaman yapana küfür etme bahanesi… Tabi bazı şeyleri bilgisayarda okumaktan başka bir şansımız da yok ama… Mümkün olduğu kadar azaltmak lazım. Ve Makishima Shougo… Mükemmel bir karakter.
Valla o tableti aldıktan sonra 2 ayda 2 çizgi roman serisi 3 tane de kitap bitirdim, evet içinde bir sürü kitap barındırabiliyorsun, elinin altında vs… ama kağıt kitap okumak çok başka.
Dün Taksim’deydim, sahaflara uğradım. Tess Gerritsen’in Buz Gibi Soğuk kitabını aldım. Yaptığım ilk şey neydi biliyor musun ? Kitabın arasını açıp kokusunu içime çekmek oldu. Bunun dışında, Deliliğin Dağlarında’yı okuyodum geçen hafta, tablette de vardı, kütüphanede de bulmuş almıştım, ilk 70 sayfasını tabletten okuduktan sonra, ki binbir güçlükle yaptım bunu, tablette sayfaları çevirmek bile zor geldi, devamını kitabı okuyarak bitirdim, sayfaları özenle çevirerek, kitabın ağırlığını hissederek kitap ayracı kullanarak.
Ama e-kitap olayına karşı değilim. Çok büyük yararları var. Ama etten kemikten oluşan kitapların insana verdiği şeyleri veremiyor.
Asıl olay ne hissettiklerimizle nede okuma biçimimizle alakalı… mesela ben hayatım boyunca okudugum kitap sayısı bir elin parmaklarını geçmemiştir… bende basılı metin severim daha az yorucudur ancak… günümüzde herşey o kadar hızlandı ki artık bir yerde durup şu kitap güzelmiş bi okuyayım dediginizde çevredeki tüm olan bitenin farkına bile varamıyorsunuz. birde şöyle düşünün her gün otobüsle yada arabayla 1 – 1.5 saatlik yolculuk yapıyorsunuz diyelim hem sabah hem akşam siz elinizde tabletiniz yada telefonunuz var ise e-kitapları tercih edersiniz… birde çok fazla zamanı olan herşeyi birbirine karıştırmayı sevmeyen bir iş yapıyorsam sadece onu yaparım diyen kişilerde geleneksel kitapları tercih edeceklerdir… sonuçta e-kitaplarda geleneksel kitaplarda belli bir konuyu okuyucuya aktarmak amaçlı üretilmiştir… sadece kişinin hayatını nasıl yaşadıgı ile alakalıdır… çok yogun bir tempoda boş zamanlarında okumaya çalışan kişiler e-kitapları daha çok kullanır…
Çok güzel bir noktaya değinmişsiniz. Elbetteki e-kitapların kendilerine göre avantajları saymakla bitmez; ama benim bu yazıda ele aldığım şey e-kitap iyidir veya kötüdür, gereksizdir veya elzemdir demek değil.
Sadece, kitap denilen olgunun içerisindeki yazıdan ibaret soyut bir olgu olmadığını vurgulamak istedim. Sanmıyorum ki kütüphanedeki eski, sararmış yapraklı kitapların kokusu e-kitabın plastik kokusuna değişilecektir.