Tanshaydar'ın Mekânı
Başka bir şey yok
Kategori: Beyazperde

Masters of Horror

Masters of HorrorMasters of Horror (Korkunun Ustaları), Stephen King, H.P. Lovecraft, Edgar Allan Poe ve Clive Barker gibi isimlerin korku hikâyelerinden beyazperdeye uyarlanan ve neredeyse hepsi birer saatten oluşan bölümlerden ibaret bir dizidir. İki sezon mevcut ve iki sezonda da 13’er bölüm var. Her biri birbirinden bağımsız bu bölümlerin farklı yönetmenleri, farklı oyuncu kadrosu ve farklı müzikleri var. Alacakaranlık Kuşağı veya Kâbuslar Evi gibi bir seri sayabiliriz; ama her bölümde bambaşka hikâyeler işlemekte ve hiçbirinin diğeri ile alâkası yok. Ayrıca bazı bölümler de John Carpenter ve Takashi Miike gibi tanınmış yönetmenlerin eseri.

Neredeyse iki aydan beri bu seriyi bitirmeye çalışıyordum. An itibariyle bitmiş durumda. DVD serisi Türkiye’de bulunmadığından diğer yollardan elde ettim. 2. sezondan başladım izlemeye ve sonra 1. sezonu bitirdim. Şimdi düşünüyorum da, ters başlamakla iyi yapmışım.

Siz de benim gibi korku filmlerinden, hikâyelerinden hoşlanıyorsanız mutlaka izleyin demeyi çok isterdim. Ama bunu tüm içtenliğimle söyleyemeyeceğim maalesef.

Neden mi? Çünkü size toplam 26 bölümden en fazla 10 taneyi izleyin diyebilirim. Her ne kadar güzel bölümler olsa da, seri genellikle kopmuş vücut parçaları, bağırsaklar, diğer çeşitli organlar ve özellikle kadın vücudu üzerine kurulu. Özellikle son saydığım, neredeyse 26 bölümün hepsinde hiç çekinilmeden kullanılmış. Böyle olunca da haliyle kaliteden şüphe etmeye başlıyorsunuz.

Seri genellikle klasik Amerikan korku öğeleri üzerinden devam ediyor. Garip ucube zombiler, parçalanmış vücutlar, dağılmış iç organlar… Ve bunların hiçbir sansürü yok, dağılmış bir beynin en ince ayrıntılarını görebiliyorsunuz. Sıradan bir operatörün hemen her gün görebileceği şeylerle kimi korkutmaya çalışıyorlar anlamadım. Ayrıca her bölüm ‘korku’ öğesi içermiyor, bazen de ‘sıradışı‘ hikâyeler işleniyor ki bazıları güzel. Ama genellikle vasatı bile geçmeyen yapımlar mevcut. Şeytan tarafından döllenen kadının çocuğu, nekromansi ile diriltilen ölülerle sevişen kadın, insan eti yiyen bir topluluk… Bazen de saçma hikâyeler mevcut; ama sıkıldığınız gecelere renk kattıkları da kesin.

Mideniz kanlı filmleri kaldırmıyorsa kesinlikle uzak durun; ama Tepenin Gözleri’ni sansürsüz versiyonda keyifle izlemiş birisiyseniz Takashi Miike’nin yönettiği filmdeki işkence sahneleri dışında rahatsız olmazsınız herhalde. Tavsiye edebileceğim bir kaç bölümü söyleyip yazımı bitireyim.

  • Sezon 1
    • Dreams in the Witch House (Cadı Evindeki Rüyalar) – H.P. Lovecraft’ın aynı isimli hikâyesinden.
    • Jennifer – Bol miktarda vücut parçasına ve tahmin edilebilir sonuna rağmen fena değildi.
    • Chocolate (Çikolata) – Korkudan çok psikolojik kaçıyor.
    • Cigaratte Burns (Sigara Yanıkları) – John Carpenter yönetiyor, kayda değer bir hikâye ve işleniş var.
    • Fair Haired Child (Sarı Saçlı Çocuk) – Fena değildi be 😛
    • Pick Me Up (Beni de al) – Gerilim tarzında, iki psikopat katilin karşılaşması gibi bir şey.
    • Imptrint (Damga) – Takashi Miike yönetiyor ve bildiğiniz altınıza ettiren uzak doğu korkusu.
  • Sezon 2
    • Family (Aile) – Konusu ve sonu güzel; ama korku veya gerilim değil.
    • The Screwfly Solution – Erkekler psikopata dönüşüp tüm kadınları doğruyorlar. İzlemeye değer.
    • Valerie on the Stairs (Merdivenlerdeki Valerie) – Tarzı hoş bir film.
    • The Black Cat (Kara Kedi) – E. A. Poe’nin aynı isimli hikâyesinden. Tüm seride en sevdiğim hikâye oldu.
    • Dream Cruise – Yine bir uzak doğu korkusu. Çok tahmin edilebilir olmasına karşın yine de hoşuma gitti.
3 şey demişler
  1. Abi ben birkaç bölümünü izlemiştim bunun öyle oturup da hepsini indirmedim
    ama güzel olanlar vardı, senin dediklerinden Family’yi bir de Kara Kedi’yi izledim. Kara kedi çok güzeldi gerçekten.

    ama geri kalanları dediğin gibi, çok kanlı, o yüzden güzelliği kaçıyor.

    Dandelo 5 Ocak '09 tarihinde | Cevapla
  2. şans eseri şu imprinte denk gelip izlemiştim arkadaşın bilgisayarında
    gerçekten de o işkence sahneleri içimi sızlattı, yarısından çoğunu izleyemedim, sonunu da anlamadım. senin yazdığın bölümleri bulursam izlerim.

    ahmet 7 Ocak '09 tarihinde | Cevapla
  3. CNBC-E’de veriliyormuş. Tabi benim TV kültürüm SpongeBob SquarePants ile sınırlı olduğundan haberim yoktu.
    Neyse, istediğim saatte dizüstü ekranında izledim fena mı 😀

    Tanshaydar 8 Ocak '09 tarihinde | Cevapla

Söz uçar yazı kalır