İnsanlar üçe ayrılır:
- Prison Break ve Höst gibi Amerikan dizilerini izleyenler…
- Cin Ali düzeyinde senaryosu olan Türk dizileri veya Rosalinda gibi pembe diziler izleyenler; veya hiç dizi izlemeyenler…
- Benim gibiler: Anime izleyenler…
Anime ve Manga terimlerini şimdiye kadar hiç duymadıysanız kendinizden utanmalısınız. Bu utanma / utandırma faslını size bırakıyor ve konuya girizgâh yapıyorum.
Daha önce Devil May Cry ve Naruto gibi girdilerimde anime izleyen / manga okuyan birisi olduğumu sanırım belli etmişimdir.
Bleach ise bu ilkbaharın sonlarında (hangi akla hizmet!) izlemeye başladığım ve henüz Naruto serisinde yaptığım gibi mangasını okumaya geçmeyip anime ile devam ettiğim bir seri. Tutkunu olduğum Naruto’ya kıyasla çok daha güzel dövüş sahneleri ve sürükleyici bir senaryoya sahip olması filler bölümlerini anında atlayıp senaryo üzerine kurulu bölümlerini hızla izleyerek bitirmeme sebep oldu. Şu andaki filler serisinin (Zanpaktou Arc) bitmesini dört gözle beklerken bleach’in ilk filmi olan Memories of Nobody‘yi izledim.
Belirtmekte fayda var, çok tutulan animelerin yılda bir kere filmi çıkar. Mesela Naruto’nun şimdiye kadar Naruto adı altında 5 filmi, Naruto Shippuuden adı altında da 2 filmi var; bir üçüncüsü de yolda. Bleach’in ise iki adet filmi çıktı, üçüncüsü yolda. Memories of Nobody ilk film.
Anime/Manga serileri genellikle aksiyon ağırlıklı olmalarına rağmen bazen içerdikleri ağır felsefeler insanları derinden etkileyebiliyor; tıpkı okuduğunuz bir kitabın hayatınızı derinden etkilemesi gibi. Özellikle Death Note bu konuda aksiyondan çok felsefe içermekteydi. Anime serilerinin filmleri ise bu ikisinden de uzakta, her türlü seyirciye hitap edebilmek için normal bir film içeriğinde olmakta. Bu içerik entrika, aşk ve dram ağırlıklı olur.
Memories of Nobody, indirmiş bulunduğum için internetimin olmadığı dönemde masaüstü bilgisayarda izlediğim bir anime filmi oldu. Seride çok ilerlediğimden dolayı bana biraz nostalji havası yaşatsa ve aksiyonu çok yavaş kalsa da filmin ikinci yarısı dramın ağır bastığı yer oldu.
Özellikle filmin sonunda Rukia‘nın ~”başlangıçta hiç varolmaması gereken bir şey, hafızalardan silinir” demesi ile zirveye çıkan dram, tüm psikolojimi alt üst etmeye yetti. Filmin son on dakikası aşırı fazla dram içeriyor, izleyecekseniz dikkat edin. Ben üç dört gün kendime gelemedim.
Her ne kadar animeye göre “lame” savaş sahneleri içerse de içerdiği senaryosu ve aşırı yüklü dramı ile Bleach, filmlerde de Naruto’nun önüne geçmeye başardı. Şu an 463. mangası çıkan Naruto, 373. mangası çıkan Bleach’e göre senaryo ilerleyişinde çok çok geride. Bir yılda 50 manga çıktığını düşünürsek ortaya çıkan hesap 10 yaşındaki çocuğun Naruto ile büyüyebileceğidir.
Aman aman…
Memories of Nobody’i ben de epey önce izlemiştim. Güzel bir yazı olmuş 🙂
Bleach ile tanışmakta uzun süre direndim; ama sonunda direncim kırıldı. Dolayısıyla yeni tanıştım. Belki de böylesi iyidir, daha küçük yaşlarda izlemiş olsaydım…
Küçük bir çocuğun psikolojik gelişimi için hoş bir film değil 😛
Bu arada sharingan resminden koyu bir Naruto fanı olduğunu çıkarabilir miyim? 😀
Evet 🙂 Ama Bleach’i daha çok seviyorum sanırım. Naruto’da Kakashi, Bleach’te de Hitsugaya’ya bayılırım, onların fanıyım aslında sanırım 🙂
Naruto’da Kakashi, evet ben de ona bayılıyorum.
Ama iş Bleach’e geldiğinde, Ishida Uryuu ve Ulquiorra Cifer’i tek geçerim.
Hatta Ulquiorra favorim diyebilirim 😀