Okunmuyorsa yazılmamalı mı? Bu soru bir çok yazar için hayatî önem arz etmekte. Yazmak sanattır, dolayısıyla ilk önce sanatın ne için olduğu tartışılmalı. Ben her zaman “sanat halk içindir” görüşünü savunmuşumdur. Dolayısıyla kitap veya yazı, birilerinin okunması için yazılıyor/yazılmalılar. Peki okuyan yoksa? İkilem burda başlıyor işte. Yazmak, insanın aklındakileri, kalbindekileri dökme isteğinin sonucudur. Yoksa bu istek, zaten ortaya bir sanat çıkmaz. Dolayısıyla yazmanın ilk adımı yazarın kendini tatmin etmesidir. İkinci kısımda ise okuru tatmin etmelidir. Peki bunların benle alâkası ne? 🙂 Tabi ki ben de bir yazarım. Bu yazıyı yazıyorum ya, eleştiri mahiyetinde olduğundan -az veya çok- sanatsal değer taşımaktadır (Şu aralar ülkemizdeki sanat görüşü üzerinde hiç durmayacağım, burası benim mekânım, dolayısıyla benim borum öter). Bahsettiğim tabi ki de Meteor Hikâyeleri‘dir. Neden yazdığımı söylemiştim, yine söylüyorum: İçimden geliyor, bir yerlerden ilham akıyor. İlk hikayemi ne zaman yazdım? Hatırlamıyorum, açıkçası çok da umrumda değil. İlk yayınladığım yerde (İKV resmî forum) çoktan 80-90. sayfalara kaymıştır. İlgisizlik? Hayır, çer çöpten dolayı böyle; ama insanın zoruna gitmiyoru mu? Eh, birazcık. Ama daha zora giden şeyler var. Takipçiler bilirler, eskiden mensup olduğum bir lonca vardı The Myths isimli. Onun aylık çıkarmaya çalıştığı bir dergi var İKV’ye özel. Bu İKV ne diyenleri şuraya alalım. Dergide benim de tuzum vardı (hikâyeler var daha ne 🙂 ). Ama en son bir abimizin “Haydar hikayeler ne alemde? (Ben: Abi en son Bölüm 8’i yazdım, daha başka bir şey yok. Okuduysan eğer…) Yok ben zaten okumuyorum dergi için sordum.” demesi üzerine, her ne kadar şaka olduğunu bilsem de, alındım. Bu aya herhangi bir hikâye yetiştirmedim ve dergi de çıktı, bana ihtiyaçları yok yani 😉 O zaman sorun ne? Dedim ya yazarın ilk adımı kendini tatmin etmektir. Ama bu kendini tatmin, başkaları okumayınca tam anlamıyla gerçekleşemiyor. Okuduğunu ve beğendiğini bildiğim 4-5 kişi dışında, geri kalan herkes için bir çocuğun deli saçmaları mahiyetinde kalıyor. Umrumda mı? Aslında değil; ama bir iş yapınca insan, adam gibi bir iş olmasını istiyor. Başkaları da ibret alsın istiyor. İnsanoğlunun içinde olan bir şey bu.
Hâsılı kelâm, hikayeleri yazmaya elbetteki devam edeceğim; ama ilgisizlik ve kaale alınmama, insanın şevkini gerçekten kırıyor. Zaten arada bir sürü yazar türedi, biri de ödül aldı, artık işin suyu çıktı yani anlayacağınız. Benim Ara Bölüm adı altında 10. hikâyemi çıkaracak olmam ile bir ortaokul öğrencisinin “işte bir hikaye, bakalım beğenecek misiniz?” şeklinde bir yazı yazması fark etmez oldu (Bkz. Dünyanın çivisi çıktı). Değer verdiğim insanlar dışındaki insanların ne dediğini hiç takmam, ne derlerse desinler, tın. Ama değer verdiğim insanların, şaka bile olsa kırıcı tavırlarda bulunması beni üzer, yaralar.
Artık kaldığımız yerden devam edeceğiz, hayat devam ettiği sürece bu tip şeylere göğüs germek ve yola devam etmek gerek. Yakında Ara Bölüm ile görüşmek üzere.