Yazmaya başlayıp da bitiremediğim o kadar çok yazı birikti ki blogta, artık hepten yazmayı bırakasım geliyor. Yine de Vendetta üzerine bir çift laf edesim var. Hem zaten Resident Evil: Degeneration ile başlayıp Resident Evil: Damnation ile devam ettirdiğim yazı serisi de yarım kalmamalı, değil mi?
Fragmanı ile beni oldukça sevindiren ve Resident Evil 6’da tadı damağımızda kalan Chris vs Leon aksiyonunu bir tık öteye taşıyan bu filmi bayramdan önce (Ramazan Bayramı) izleme imkânı bulmuş olmama rağmen, yazma motivasyonunu yeni yeni kazanıyorum. Hâliyle ilk anın heyecanı geçti ve zaten sindirmesi pek de zor olmayan filmi tamamen sindirip yazıyor olacağım. Konuya pek hâkim değilseniz önce fragmanı bir izleyin derim. He zaten konu namına çok bir şey yok -standart hikâye-: tek kullanımlık villain, Chris’in habire dayak yiyip durması vs. vs.
Yine de aradığım şey hikâye derinliği olmadığı için film ile ilgili tek hayal kırıklığım 6. oyun ile 7. oyun arasında köprü görevi görmüyor oluşu. Hatırlayalım biraz, Resident Evil Degeneration, 4. oyun ile 5. oyun arasında köprü görevi kuruyor, Tricell firmasının Umbrella araştırmalarına nasıl eriştiğini de ufaktan çıtlatıyordu. Resident Evil Damnation ise, 5. oyun ile 6. oyun arasında köprü görevi görüyor ve parazitlerin kaynağı ile Ada’nın neler yapmış olduğunu gösteriyordu. Neo-Umbrella’dan da ilk defa bahsediliyordu.
Hâliyle filmlerin burada kronolojik olarak oynadığı çok önemli bir rol mevcuttu.
Ne var ki Vendetta’da böyle bir şey bahis konusu değil. Hele hele ellerinde Not A Hero gibi bir malzeme mevcut iken, bunu film ile destekleme fırsatı nedense bana efsanevî görünüyor ve Capcom yine Crapcom’luğunu* yaparak bunu geri tepiyor. Tek hayal kırıklığım maalesef Vendetta’yı Degeneration ve Damnation seviyesinde görmemi engelliyor. Ha bu filmin kötü olduğu anlamına gelmiyor.
Özellikle Damnation sonunda Leon’un nasıl bir alkolik olduğunu görmeye başladığımız (ve benim nedense (!) içselleştirdiğim) durum burada bir adım öteye taşınıyor. Bu konuya birazdan daha etraflıca değineceğim, filmin genelinden bahsetmem lazım önce. Şimdi, standart Chris Redfield senaryosu:
- Über insan Chris bir ekibin başına verilir, veya danışman olarak atanır, bir olayı incelemeye giderler.
- Chris über karizmasını kullanarak insanları etkiler. Bir kısım asker Chris’e hayran olur.
- Olaylar 5. dakikada boka sarar. Chris hariç herkes ölür. Hele Chris’e hayran olan kişinin ölümü böyle en göze batacak ve duygusal olacak şekilde olur.
- Chris kafayı kırıp villain veya o andaki düşman / canavar kimse pata küte dalar.
- Chris dayak yer.
- Herhangi bir karakterin mutlaka öleceği durumda birileri veya bir araç gelip Chris’i kurtarır. (plot no jutsu / deus ex machina)
- Chris olayı kafaya takar. Geceleri uyuyamaz. Depresifleşir. Sakalları uzar. Karizması artar.
- Dayak yediği adamın peşine düşer ve bu süreçte yanına katılan herkes ölür.
- Dayak yediği adamı döver. İntikamını alır.
- Bu defa dayak yiyen adam olayı kafaya takar, “Chriiiiiiis” veya “Redfieeeeeeld” diye bağırarak bir hilkat garibesi hâline gelir.
- Chris ölmek üzereyken yine birileri gelir Chris’i kurtarır, canavarı öldürür.
- Günü kurtaran Chris olur, bütün övgüleri o alır. Über İnsan statı +2 kazanır.
Tanıdık geldi mi bilmiyorum; ama son birkaç oyundur Chris’e bağlı senaryolar aşağı yukarı bu ayarda ilerliyor. O yüzden hikâye adına çok bir şey beklemeyin… diyeceğim; ama hayır, CapCom artık Resident Evil serisinde başka bir yere ilerliyor. İlk oyundan beri yanımızda olan karakterler üzerinde yetişkin yaşamlarının tamamını biyolojik tehlikelere karşı savaşmanın getirdiği yıpranmışlığı gösteriyor.
Evet, Leon’dan bahsediyorum.
Her ne kadar genç kızların sevgilisi olsa da, Leon’u tipinden dolayı değil, hikâyeye dâhil oluşu, ve 2. oyunun başında yeni polis olmuş bir velet olarak hızlı karar verme yeteneğini gösterdiği andan itibaren seviyorum. Yıllar boyunca ajanlık eğitimi aldıktan sonra başkanın kızını kurtarması için tek başına gönderilebilecek kadar kendisine güvenilen bir insan oluyor.
Ama ilk defa Resident Evil: Damnation’da yaşadığı bu hayatın Leon üzerindeki etkilerini görmeye başlıyoruz. After Credits sahnesinde gün içinde sarhoş olmuş hâlini gördükten sonra içim acımıştı. Yine de, kenar mahalle filozofu olmak yerine, Leon hep verilen işi hakkıyla yerine getirmeye çalıştı.
Kenar mahalle filozofundan kastım da, Chris’in 5. ve 6. oyunlarda sürekli böyle sanki üzerine çok düşünmüş gibi ufka dalıp beylik laflar etmesi. Birkaç örnek:
- More and more I find myself wondering if it’s all worth fighting for. (Kendimi gitgide daha çok tüm bunlarla uğraşmaya değer mi diye düşünürken buluyorum.)
- For a future without fear… Yeah, it’s worth it. (Korkusuz yarınlar için… Evet, değer.)
- I’m just a realist, It’s a capitalist society. Not everyone’s cut out for that kind of constant pressure. Sure, there are opportunities to be had, but at what price? You gain, someone else loses. (Ben sadece gerçekçiyim, bu kapitalist bir toplum. Herkes böyle sürekli bir baskıya dayanamaz. Tabii, insanın karşısına fırsatlar da çıkıyor; ama ne karşılığında? Senin kazancın, başkasının kaybı.)
- I’m no superhero. But together, we can end this. (Ben süper kahraman değilim -hadi oradan-, ama birlikte bunu bitirebiliriz.
- I can’t keep running away, I have to face the truth – accept responsibility. That’s the only way I’ll ever remember. The only way I’ll get my life back. (Sürekli kaçamam, gerçekle yüzleşmem – sorumluluk almam gerek. Ancak bu şekilde hatırlayabilirim. Ancak bu şekilde hayatımı geri alabilirim.)
- First I look at what’s told, if it’s worth it. Then I look at who told it, if he’s worth it. (Önce lafa bakarım laf mı diye, sonra söyleyene bakarım adam mı diye.)
Bunca zaman boyunca Leon tek kelime etmedi, adamın tatilini kestiler gıkı çıkmadı. Ama artık burama kadar geldi diyor adam, ve Vendetta başında konuşmaya başlıyor. Konuştuğu da öyle çok bir şey değli ha, “Çocukken büyüyünce nasıl bir adam olacağım, ne iş yapacağım diye merak ederdim. İşlerin böyle olacağını hiç tahmin etmezdim.” diyor, o kadar. Zaten fragmanda da görebileceğiniz gibi, Leon sabahtan başlıyor içmeye. Chris’in aksine, hemen yeni kelleler aramaya başlamak yerine, kaybettiği her ekip arkadaşı büyük yük olarak üzerine biniyor. Adam bıkmış artık, yeter diyor. Herif isyanlarda.
Bundan sonra olanlardan pek bahsetmeyeceğim; ama filmdeki bir sahnede Leon’un yüzündeki ifadeyi görünce adama acıyıp Capcom’a bir e-posta atasım geldi. Leon emekli olsun artık. Bırakın adam bir yerde tatile gitsin, gönlünce içsin, acısını şişede boğsun.
Ama adama onun için bile izin vermiyorlar ki…
Bu da bizi bir başka noktaya götürüyor. Sürekli bir virüs, sürekli kontrolden çıkan deneyler… Hikâyenin bir yere varmadığını, ne kadar düşman öldürülürse öldürülsün yerine yenisinin geldiğini, kısır döngüden çıkılamadığını gösteriyor. Henüz Resident Evil 7’yi oynamadığım için bu defa nereye gittiğini bilemiyorum tabii; ama hoş değil. Sıkıcı hâl almaya başladı.
Vendetta’nın da aşağı yukarı aynı havada olmasına rağmen eğlendirmesi biraz düşündürüyor. Resident Evil oyunları hemen her zaman eğlenceli olmuştur; ama hikâye nereye bağlanacak? Bir yerde seriye reboot mu çakacaklar? Yoksa remake yapımlarla mı devam edecek? Bilemiyorum.
Bildiğim bir şey var, o da bir sonraki CGI Resident Evil filmini merakla beklediğim.
İnsanın en azından hayatta beklediği bir şeyler olması da güzel.
*Crap İngilizcede bok anlamına gelir.