Tanshaydar'ın Mekânı
Başka bir şey yok
Kategori: Beyazperde

Surrogates – Suretler

4868-surro-aa2010 yılının ilk izlediğim filmini blogumda paylaşacak kadar kayda değer bulmam bu yılın benim için şanslı geçeceğine bir işaret miydi, onu bilemiyorum.

Surrogates(Suretler), filmlerin felsefe ve eleştiri gibi yüksek düşünce kapasitesi gerektiren etmenler içermemesi gerektiğini savunan popcorn‘cu gençlik için pek bir şey ifade etmeyen bir film olmuş. Yalnız benim için bir şeyler ifade etmeyi başardı.

Filmin kısaca konusu şöyle: Teknoloji, artık bedensel özürlü insanların yapay(robot) bedenleri kontrol ederek normal insanlar gibi yaşayabilecekleri kadar ilerlemiştir. Yalnız, kot pantolon gibi bir icat olan “suretler”, sonrasında dünya nüfusunun %98’i tarafından kullanılmaya başlar. VSI isimli bir firmanın tekel olduğu ve firma kurucusunun bu teknolojinin yaratıcısı olduğu film, suret kullanan insanın suretini (bildiğin robot be abi) öldürdükten sonra sahibinin de öldüğünün ortaya çıkması ile karmakarışık bir hâl alır, ve entrikalar yavaş yavaş ortaya çıkar.

Filmin konusu ve senaryosu biraz tırt, bunu belirteyim; ama eleştirdiği şey öyle bir konu ki, Kayıp Kromozom‘u okuduktan sonra bambaşka bir gözle baktığım batının amacına ulaşma konusunda henüz emekleme safhasında olduğunu anladım. Film şu: “İnsanoğlu yeryüzünde sahte cenneti kurmayı başardı.”

Şimdi nasıl oluyor bu sahte cennet? Kullandığınız suret ile artık istediğinizi yapabiliyorsunuz, istediğiniz kişi olabiliyorsunuz. Güzel ve alımlı mı olmak istiyorsunuz? Alın size bir suret! Kaslı ve yakışıklı mı olmak istiyorsunuz? Alın size bir suret! Genç mi olmak istiyorsunuz, hiç yaşlanmamak mı istiyorsunuz? Alın size bir suret! Farklı bir cinsiyet mi istiyorsunuz? O da mümkün!
Yalnız… Suretleri yöneten insanlar yaşlanıyor, hastalanıyor, acıkıyor, uyuyor… Sahte cennette bu kadar artık, idare edin.


Kendi suretini kontrol eden Bruce abimiz. Suretini görünce çok seveceksiniz 🙂

Film bana “Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, yanılsamanın hüküm sürdüğü şu dünyada cinsiyetlerin bile görüntüden ibaret olduğunu vurgulayan” Görünmez Canavarlar kitabını hatırlattı. Öyle ki, suretinizi kadın olarak sipariş ederek, artık bir kadın olarak bile yaşayabilmektesiniz. Kendiniz olmadığınız, bir suretin arkasında saklandığınız için hiçbir şeyden korkmanıza gerek yok, özgüven de neymiş!

Filmin, günümüz dünyasına da göndermeleri çok. Bir liderin aslında bir başkası tarafından yönetilen bir kukla olduğunu anladığınızda ne kadar şaşırırsınız? Ki günümüzde bir çok ‘liderin’ aslında başkaları tarafından yönetilen kuklalar olduğunu halen ‘komplo teorisi’ sayan kaç kişi kaldık?
Bir bara gidildiğinde, oradaki tırt gençliğin kendileri değil de, farklı kişilikleri maske olarak takarak bir ‘maskeli balo’ yapan insanlar olduklarını anlamak çok mu zor?

Geri kalanını anlayışınıza ve bakış açınıza bırakıyorum ve girdiyi filmden birkaç alıntı ile tamamlamak istiyorum.

– “Hiçbir tehlikeye girmeden hayatınızı yaşamaya hazır olun.”
– “Hayatınızı sınırlamadan yaşayabilir ve kim olmak istiyorsanız, o olursunuz. Hem de evinizin güvenli ve konforlu ortamında.”
– “İstediğiniz şeyi yapın. İstediğiniz kişi olun.”
– “Kadın: Ajan Greer, bizler doktor değiliz.
Tom Greer (Bruce): Tatlım, ne olduğunu bilmiyorum. Yani, tüm bildiğim, koltuğunda otururken göbeği sarkan büyük, şişman bir adam olabileceğindir.”

2 şey demişler
  1. türkçe dersinde ”popcorn’cu gençlik” bu film üzerine baya bi sallam yorum yapmıştı. Sallama diyorum, çünkü izledikten sonra güzel bir film olduğunu farkettim, evet popcorn’cu gençliği tatmin etmiyor ama beni tatmin etti, ki ben öyle kolay kolay film beğenmem 🙂 Konusu senin de bahsettiğin gibi gayet hoş, filmin içinde bir çok sürprizle karşılaşıyoruz, bu sürprizlerde filmi güzelleştiriyor. Aynı zamanda insan olarak yaşamanın kıymetini anlatıyor, saçma gelecek ama bi yerde güzel bi mesaj veriyor 🙂 düşünsenize beyininizle robot yönetiyorsunuz ve o robot üzerinden yaşıyorsunuz herşeyi, filmin başında VSI’nı kurucusunun oğlunu öldürmeden önce, eleman bi hatunu götürüyor barda, ne tad alırki ? :S yani insani duygular ön planda olmalı bence.. Wall-e ‘yi izleyenler vardır muhakkak, ordada insanlarbi aletin üzerine uzanıyorlardı her bişeyi ordan yapıyorlardı, daha sora sistem çökünce ayağı kalkıp adam gibi yürüyemiyorlardı bile… aynen bu filmde de insanoğlu oturup k.ç büyütmekten başka bişey yapmıyor 🙂 senaryo güzel, oyunculuk güzel, yani hoş bir filmdi, izlenebilir.. Film beğenmeyen bir insan olarak izlediğim için pişman değilim, tavsiye ederim izlemeyenlere…

    TheLorD 5 Ocak '10 tarihinde | Cevapla
  2. Bir noktayı kaçırmışsın.
    Yönettiğin ‘suret’in hissettiği tüm zevkleri hissediyorsun. Bir yerde Bruce abimizin evine gelen ipi kopukların ilginç bir şekilde zevk aldığını hatırlarsın sanırım.
    Acıları hissetmeye gelince, acı yok. Tam bir cennet. Tüm zevkler var; ama hiçbir acı yok.

    Filmin senaryosu daha iyi olabilirmiş; yeteri kadar derin ve ince değil. Entrikaların üzerine hiç gidilmemiş. Bruce dışında diğer insanların neler hissettiği gösterilmemiş. Çocuklarını kaybettikleri için birbirincen uzaklaşan çiftin olayı bile çok havada.

    Film bu açılardan kalitesiz etiketini yemeye mahkûm. Ama eleştirdiği konunun “Kişilik” ve “Benlik” gibi kavramların zerre kadar önemi kalmayan, cinsiyetlerin bile görüntüden ibaret kalmasının batının kendisinden çıkması beni etkileyen yönüydü. Bu tarafını da popcorn’cu gençliğin anlayabilecek kadar filme odaklanacağını zannetmiyorum.

    Wall-e’de ise benim burada gördüğüm, veya gördüğümü zannettiğim “sahte cennet” teması işlenmiyordu; ama genel olarak “kıç büyütme” kısmı aynı olabilir 😀

    Tanshaydar 5 Ocak '10 tarihinde | Cevapla

Söz uçar yazı kalır